YOLDA
Bölüm 6: Dünyasallık,
1. Yuhanna 2:15-17 Kerem Koç, APK, 22.Ağustos. 2010
Tema: Dünyanın tutkularını sevmeyin.
Yolda Fikri: Yolda bizi ayartmak isteyecek çok şey var, biz imanda dayanmalıyız.
Okuma: 1. Yuhanna 2:15-17
Dünya'yı Sevmeyin: v15
Bu bölümü olabildiğince açmak istiyorum çünkü eminim bu dünyasallık kavramını bence tam anlamıyoruz. Kiliseler dünyasallık, dünyayı sevme ya da sevmeme kavramını yanlış algıladıkları için ciddi sorunlar doğuyor. Ya her şeyi dışlıyoruz ya da her şeyi özgür kılıyoruz. Oysaki sevgi değildir sorun olan, nitekim bölümün devamına baktığımızda tutkunun, bağımlılığın, gururun sorun olduğunu görüyoruz. Ayrıca dünyadan kastedilen üzerinde bulunduğumuz su ve toprakla kaplı gezegen ya da üzerinde yaşayan insanlar değil; tutumumuzdan bahsediliyor ayetlerde. Bir şeyi tutkuyla sevmek ve ona bağlanmaktır günah olan, sorun budur. Rab bizi günahtan özgür kıldı ve bu hayattan zevk almamızı istiyor. Bunun için bu dünyada Rab bizleri bereketliyor, örneğin çocuklar veriyor ve onları bu dünyanın bir parçası olmalarına rağmen Tanrı onları sevmemizi bekliyor. Aynı şekilde eşlerimizi, komşularımızı yani insanları sevmemizi bekliyor, bizlere zevk alabilmemiz için çesit çeşit yiyecekler sağlıyor. Ama onları taparcasına sevmemeliyiz. Hiçbir sevgi Mesih'in önüne geçmemelidir. Bunun için sözü edilen kavramı iyi anlamalıyız. Bir şeyi sevmek değildir günah olan, bir şeyi ondan kopamayacak şekilde tutkuyla sevmektir günah olan. Bağlılıktır sorun, bir şeyden zevk almak değildir. Öyle olmasaydı neden künefe diye bir şey var olur muydu dünyada, Tanrı'nın sağladığı şeyler tatsız tutsuz olurdu, oysaki Rab bizlere bol yaşam veriyor.
Bu anlamda dünyasallık ile kültürü de ayrımak istiyorum. Bir benzetme yapmak gerekirse biz kilisemizde ilahiyatımızı kapalı elimizde, kültürümüzü ise açık elimizde tutuyoruz. Kültür kendi başına kötü bir şey değildir, ama peşin peşin iyidir de diyemeyiz. Kültür bizim nasıl bir yaşam tarzı seçtiğimizle ilgilidir. Bazı gruplar Hıristiyan olmayan insanların yaptıkları şeyleri yapmamayı öneriyorlar, böylece dünyasal olmayacakmışız. O zaman şehirlerde de yaşamayalım. Diyorlar ki dans etmeyelim, sinemaya gitmeyelim, teknolojik aletler kullanmayalım, dijital şeylere el sürmeyelim, oldu olacak nefes de almayalım o zaman ya da su içmeyelim ve ölelim. Öyle değil mi, Hıristiyan olmayanlar su içiyorsa biz içmeyelim (!). Hayır, Tanrı sözünün anlattığı bu değil.
Bizler bu dünyada yaşıyoruz ve eğer bu dünyada ışık olmak istiyorsak bu dünyadan biri gibi yaşamalıyız, ahlaki değerlerimizi göz ardı etmeden. Tabii işin öbür tarafı da var, bu kültürde uyuşturucu satılıyor ve fuhuş var diye, tamam biz de öyle yapalım demiyoruz. Bizler kültürle günah işlemeden, bize elverdiği derecede onlarla bir olabiliyoruz, işte bunun için Pavlus gezdiği her yerde, o kültüre o yaşam tarzına uygun konuştu. Tarımcılık yapılan bölgelerde (Listra ve Derbe’de) yağmurdan ve toprağın bereketinden bahsederken, Atina'da Stoacı filozoflarla tartıştı. Farklı diller, yemekler, giyinme tarzı, eğlence, vs. kötü değildir. İşte bunun için bizler Antalya Protestan Kilisesi'nde olduğumuz gibi giyiniyoruz, istediğimiz müzik tarzında tapınıyoruz, istediğimiz yemekleri yiyiyoruz. Fakat ilahiyatımıza zarar verecek şekilde yapmıyoruz bunları. Bunun için size tavsiyem, Yahudi ile Yahudi, Grek ile Grek, çocuk ile çocuk, repçi ile repçi olmanız. Herkesin Mesih'e ihtiyacı var ve bizler bu tutucu Hıristiyan mantığından kurtulamazsak çok ciddi iman sorunu yaşarız.
Dünya'yı sevende Baba sevgisi yoktur, diyor ayetler ki zaten bahsettiğimiz gibi dünyaya olan sevgi ile Tanrı'ya olan sevgiyi karşılaştırıyor bir anlamda. Bu dünyadaki zevklere tutunursanız, Rab’den koparsınız.
Benliğin (Tenin) Tutkuları: v16
Tutkuya dönüşen bu sevgi tutumunun birincisi, benlikten genel tutkulardır ve Yuhanna'nın uyarılarından biri buna ilişkindir. Maalesef biz insanlar bazen, bu dünyada cennet yaratmaya çalışıyoruz, oysaki tek ve gerçek bir cennet olduğunu unutuyoruz. Evler, arabalar, yatlar, uçaklar derken doymak bilmiyor insan. Hatta insanlar dünyasal hayata öyle bağlılar ki, kendi Kutsal Kitaplarını yaratıyorlar, basılan dergilerin bazıları ay boyunca gençlerin elinden düşmüyor. Şöyle giyinirseniz böyle yakışıklı erkek bulursunuz, şunu yaparsanız böyle kilo verirsiniz ve herkesin beğendiği birisi olursunuz, 7 maddede sevinç dolu yaşam, 11 adımda stresten kurtulun, hatta at yarışı dergileri tam birer Kutsal Kitap. Ben de bir ara bu dinin müridiydim. Sabah erkenden 4-5 adet eşekler üzerine yazılmış bir gazete alarak işe başlardım. Bu gazete büyük bir meditasyon gibi sigaradan bulut haline gelmiş bir ortamda ayet ayet Kutsal Kitap çalışılır gibi incelenirdi, atın annesi, babası, dedesi, annanesi, kaç yarış koştuğu, kaç kere kazandığı, hangi jokey bindiği, kaç para kazandırdığı, bunların hepsi At Kutsal Kitabında yazılı olurdu. Öyle ki ben eşek yarışı (at yarışı tutkunları böyle der) oynarken yarıştan önce oynayacağım atın yürüyüşüne dahi bakardım, sinirli mi, sakin mi, aç mı, tok mu, heyecanlı mı, tuvaletini yapmış mı. Günümün tamamını bu işe adardım.
Peki senin tenin, benliğin neye hayır diyemiyor kardeşim? At yarışına mı, dergilere mi, sigaraya mı, facebooka mı, bilgisayar oyunlarına mı, televizona mı, kahveye mi? Bunun için dua edip oruç tutmanı öneririm, sadece Tanrı'ya bağımlı olmak, sadece onu taparcasına sevmek için, dünya ve içindeki şeylerden uzak durmayı ve Tanrı'da dinlenmeyi seçebilirsin.
Gözün tutkuları: v16
İkincisi gözün tutkuları ki, ben, Yuhanna bunu yazdığı zaman “bir şeye göz koyma” konusunu düşündüğünü tahmin ediyorum. Birinin malına veya eşine tutku ile bakma ve arzulama konusudur bu. Erkeklerin, özellikle Antalya'da güzel bir bayan geçince hafif bir kayma oluyor gözlerinde. Özellikle Antalya'da bir çok turist bayan var ve sıcaktan dolayı çok açık giyiniyorlar öyle değil mi? Erkekler de onlara bakıyor, öyle ki başkalarının eşlerine, çocuklarına, kardeşlerine bir et parçası gibi bakıyoruz bazen. Aslında ortada iki yanlış var. Bakan kişi dünyasal komşusunu bir kardeşi gibi görmeli, çünkü o kişi başka birinin eşi olabilir, dolayısıyla ahlaksız bir şekilde bakan kardeşimiz bir günah işlediğinin farkında olmalı. Öte yandan malesef bazı bayanların da teşhirci olduğunu iyi biliyoruz. Onlara bakılması, ilgi gösterilmesi ya da beğenilmek hoşlarına gidiyor. Bu fikir, sadece gözümüzle günah işlememeliyizi değil, fakat aynı zamanda başka birinin gözleriyle günah işlemesine neden olmamalıyızı da içermektedir. Çünkü her ikisi de günah oluyor. Tabii bu tam tersi de olabilir, yani bakan bir bayan olabilir, sadece başka bir erkeğe değil, bir çantaya, ayakkabıya da göz dikmiş olabilir. Burada bir cinsiyet ayrımı yapmıyoruz. Fakat her birimiz bazen bir şeyleri tutkulu bir şekilde istiyoruz. Ben bazen elektronik bir şey görünce dayanamıyorum, “ne kadar güzel bir alet, bundan bir tane alalım Buse” diyebiliyorum. Bazen aletin tam anlamıyla ne işe yaradığını dahi bilmediğim halde.
Şeytan, İsa'ya dünyadaki tüm güzellikleri gösterdi, “herşeyi sana vereceğim” dedi, ama O reddetti.
Gözümüzle günah işliyoruz, öyle ki genellikle herşeyin başlangıcı görmeyle ilgili oluyor, birini görüyorsun ya da bir şeyi görüyorsun ve onu istiyorsun. Kardeşim, peki sen neyi bu denli vazeçemeyecek şekilde istiyorsun? Vazgeç ve Mesih'e dik gözlerini.
Yaşamın Verdiği Gurur: v16
Zengin, orta yaşlı ve tıknaz bir adam Mercedes’inin içine oturmuş, pencereler kapalı, belli ki klima buz gibi etmiş içeriyi, sol şeritte yol alıyor. Penceresini açıp, yarısına kadar içtiği puroyu dışarı fırlatıveriyor. Elbette Mercedes’e binen, zengin olan herkes böyledir demek değil bu, ama resmetmek istediğim kişi sonradan görme diye tabir edilen, nezaketsiz, insanlara, çevreye saygısız, duyarsız, dağları ben yarattım havasında, son derece gururlu ve kibirli biri. Böyle bir adam yemeğe gittiği zaman, bizler gibi “bakar mısınız lütfen?” demiyor garsona, parmağını şaklatıyor ve gel işareti yapıyor iki parmağıyla. Adam elinin tamamını bile kullanmıyor. O kadar zengin yani. Sanırım sadece böyle bir kişiyi resmetmek bile yeterli, ayetin anlatmak istediğini anlamak için. Parası olduğu için Antalya'ya sahip olduğunu düşünen, kurallara uymayan, saygısız ne kadar çok kişi görüyoruz öyle değil mi? Bu sadece para ile ilgili de değil maalesef, kültürümüzde bir makam sahibi olan insanlarda çok ciddi bir gurur sorunu bulunuyor. Kendilerini diğerlerinden üstün görüyorlar. Yüksek bir mevkiye gelmiş kişiler o makama hizmet etmek için geldiklerini unutmamalı ve kimseye tepeden bakmamalı.
Eğer kardeşim yüreğinde en ufak bir gurur varsa bundan hemen tövbe et. Hatta şunu açıkca söyleyeyim, Türkiye'deki kiliselerde aynı diğer insanlarda olduğu gibi ciddi bir gurur sorunu var. Eğer bir kardeşini küçük görüyorsan, onun mevkisini, kişiliğini, geçmişini, memleketini beğenmezlik ediyorsan hemen bundan vazgeç. Elbette bu demek değil ki her kardeşimizle aynı yakınlıkta olacağız, elbette daha çok zaman geçirmekten hoşlandığımız kardeşlerimiz olacaktır fakat herkese karşı aynı seviyede olmalıyız. Rab alçakgönüllülere lütfeder ve bunun için bizler kendimizi son saymalıyız. Gurur, Şeytan'ın en kurnazca hazırladığı tuzaktır.
Neden? Çünkü Bu Dünya Geçici v17
Bahsettiğimiz bu dünyasal davranışlar, açık bir şekilde Baba Tanrı'dan gelmiyor ve Babayı seven de böyle davranmıyor. Bunun için kardeşlerim, gözleri ile ahlaksız iş yapanlar değil, fakat Rab’be bakanlar yücelecek, benliğini şeytana satanlar değil İsa'nın kanıyla paklananlar kutsallaştırılacak ve zenginliği ile övünüp gurulananlar değil, fakat Rab’bin gücüyle sevinenler yaşam bulacaklar. İman seviyemiz ne olursa olsun, Rab her birimizi seviyor ve bu sözler her birimiz için yazılıyor. Bunun için kardeşlerim gün bugün, kurtarıcımız olan Rab İsa Mesih'i yüceltebilmek için gözlerimizi dünyaya değil ama göksel değerlere dikelim. Göksel değerlerin ardı sıra gidelim.
Havva'nın benliği o meyveyi istedi, çünkü göze güzel görünüyordu ve hikmet sahibi olmak için ondan bir ısırık almak istedi, gurura kapıldı. İsa'ya bütün dünyanın zevkleri, göze en güzel görülen yerler sunuldu, alçakgönüllü bir şekilde geri çevirdi.
Bu dünya fanidir, baki olan göklerdir. '. Onun için Rab İsa Mesih'in geleceği gün yaklaştıkça birbirimize sevinçle destek olalım ve Rabbin isteğini yerine getirebilmek için kendimizi hazırlayalım. İmanda güçlenip Kutsallık yolunda kendimizi geliştirelim. Şöyle diyor ayetler “Dünya da, dünyasal tutkular da geçer”, bir gün bu dünya içindeki şeylerle beraber yanıp kül olacak, “ama Tanrı'nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar”. Petrus her şeyin yanacağını söylüyor, her şey yok olacak. Fakat Ra’bbin Cenneti sonsuza kadar var olacaktır.
Peki kardeşim sen geçici olana mı bakıyorsun kalıcı olana mı?
1. Yuhanna 2:15-17 Kerem Koç, APK, 22.Ağustos. 2010
Tema: Dünyanın tutkularını sevmeyin.
Yolda Fikri: Yolda bizi ayartmak isteyecek çok şey var, biz imanda dayanmalıyız.
Okuma: 1. Yuhanna 2:15-17
Dünya'yı Sevmeyin: v15
Bu bölümü olabildiğince açmak istiyorum çünkü eminim bu dünyasallık kavramını bence tam anlamıyoruz. Kiliseler dünyasallık, dünyayı sevme ya da sevmeme kavramını yanlış algıladıkları için ciddi sorunlar doğuyor. Ya her şeyi dışlıyoruz ya da her şeyi özgür kılıyoruz. Oysaki sevgi değildir sorun olan, nitekim bölümün devamına baktığımızda tutkunun, bağımlılığın, gururun sorun olduğunu görüyoruz. Ayrıca dünyadan kastedilen üzerinde bulunduğumuz su ve toprakla kaplı gezegen ya da üzerinde yaşayan insanlar değil; tutumumuzdan bahsediliyor ayetlerde. Bir şeyi tutkuyla sevmek ve ona bağlanmaktır günah olan, sorun budur. Rab bizi günahtan özgür kıldı ve bu hayattan zevk almamızı istiyor. Bunun için bu dünyada Rab bizleri bereketliyor, örneğin çocuklar veriyor ve onları bu dünyanın bir parçası olmalarına rağmen Tanrı onları sevmemizi bekliyor. Aynı şekilde eşlerimizi, komşularımızı yani insanları sevmemizi bekliyor, bizlere zevk alabilmemiz için çesit çeşit yiyecekler sağlıyor. Ama onları taparcasına sevmemeliyiz. Hiçbir sevgi Mesih'in önüne geçmemelidir. Bunun için sözü edilen kavramı iyi anlamalıyız. Bir şeyi sevmek değildir günah olan, bir şeyi ondan kopamayacak şekilde tutkuyla sevmektir günah olan. Bağlılıktır sorun, bir şeyden zevk almak değildir. Öyle olmasaydı neden künefe diye bir şey var olur muydu dünyada, Tanrı'nın sağladığı şeyler tatsız tutsuz olurdu, oysaki Rab bizlere bol yaşam veriyor.
Bu anlamda dünyasallık ile kültürü de ayrımak istiyorum. Bir benzetme yapmak gerekirse biz kilisemizde ilahiyatımızı kapalı elimizde, kültürümüzü ise açık elimizde tutuyoruz. Kültür kendi başına kötü bir şey değildir, ama peşin peşin iyidir de diyemeyiz. Kültür bizim nasıl bir yaşam tarzı seçtiğimizle ilgilidir. Bazı gruplar Hıristiyan olmayan insanların yaptıkları şeyleri yapmamayı öneriyorlar, böylece dünyasal olmayacakmışız. O zaman şehirlerde de yaşamayalım. Diyorlar ki dans etmeyelim, sinemaya gitmeyelim, teknolojik aletler kullanmayalım, dijital şeylere el sürmeyelim, oldu olacak nefes de almayalım o zaman ya da su içmeyelim ve ölelim. Öyle değil mi, Hıristiyan olmayanlar su içiyorsa biz içmeyelim (!). Hayır, Tanrı sözünün anlattığı bu değil.
Bizler bu dünyada yaşıyoruz ve eğer bu dünyada ışık olmak istiyorsak bu dünyadan biri gibi yaşamalıyız, ahlaki değerlerimizi göz ardı etmeden. Tabii işin öbür tarafı da var, bu kültürde uyuşturucu satılıyor ve fuhuş var diye, tamam biz de öyle yapalım demiyoruz. Bizler kültürle günah işlemeden, bize elverdiği derecede onlarla bir olabiliyoruz, işte bunun için Pavlus gezdiği her yerde, o kültüre o yaşam tarzına uygun konuştu. Tarımcılık yapılan bölgelerde (Listra ve Derbe’de) yağmurdan ve toprağın bereketinden bahsederken, Atina'da Stoacı filozoflarla tartıştı. Farklı diller, yemekler, giyinme tarzı, eğlence, vs. kötü değildir. İşte bunun için bizler Antalya Protestan Kilisesi'nde olduğumuz gibi giyiniyoruz, istediğimiz müzik tarzında tapınıyoruz, istediğimiz yemekleri yiyiyoruz. Fakat ilahiyatımıza zarar verecek şekilde yapmıyoruz bunları. Bunun için size tavsiyem, Yahudi ile Yahudi, Grek ile Grek, çocuk ile çocuk, repçi ile repçi olmanız. Herkesin Mesih'e ihtiyacı var ve bizler bu tutucu Hıristiyan mantığından kurtulamazsak çok ciddi iman sorunu yaşarız.
Dünya'yı sevende Baba sevgisi yoktur, diyor ayetler ki zaten bahsettiğimiz gibi dünyaya olan sevgi ile Tanrı'ya olan sevgiyi karşılaştırıyor bir anlamda. Bu dünyadaki zevklere tutunursanız, Rab’den koparsınız.
Benliğin (Tenin) Tutkuları: v16
Tutkuya dönüşen bu sevgi tutumunun birincisi, benlikten genel tutkulardır ve Yuhanna'nın uyarılarından biri buna ilişkindir. Maalesef biz insanlar bazen, bu dünyada cennet yaratmaya çalışıyoruz, oysaki tek ve gerçek bir cennet olduğunu unutuyoruz. Evler, arabalar, yatlar, uçaklar derken doymak bilmiyor insan. Hatta insanlar dünyasal hayata öyle bağlılar ki, kendi Kutsal Kitaplarını yaratıyorlar, basılan dergilerin bazıları ay boyunca gençlerin elinden düşmüyor. Şöyle giyinirseniz böyle yakışıklı erkek bulursunuz, şunu yaparsanız böyle kilo verirsiniz ve herkesin beğendiği birisi olursunuz, 7 maddede sevinç dolu yaşam, 11 adımda stresten kurtulun, hatta at yarışı dergileri tam birer Kutsal Kitap. Ben de bir ara bu dinin müridiydim. Sabah erkenden 4-5 adet eşekler üzerine yazılmış bir gazete alarak işe başlardım. Bu gazete büyük bir meditasyon gibi sigaradan bulut haline gelmiş bir ortamda ayet ayet Kutsal Kitap çalışılır gibi incelenirdi, atın annesi, babası, dedesi, annanesi, kaç yarış koştuğu, kaç kere kazandığı, hangi jokey bindiği, kaç para kazandırdığı, bunların hepsi At Kutsal Kitabında yazılı olurdu. Öyle ki ben eşek yarışı (at yarışı tutkunları böyle der) oynarken yarıştan önce oynayacağım atın yürüyüşüne dahi bakardım, sinirli mi, sakin mi, aç mı, tok mu, heyecanlı mı, tuvaletini yapmış mı. Günümün tamamını bu işe adardım.
Peki senin tenin, benliğin neye hayır diyemiyor kardeşim? At yarışına mı, dergilere mi, sigaraya mı, facebooka mı, bilgisayar oyunlarına mı, televizona mı, kahveye mi? Bunun için dua edip oruç tutmanı öneririm, sadece Tanrı'ya bağımlı olmak, sadece onu taparcasına sevmek için, dünya ve içindeki şeylerden uzak durmayı ve Tanrı'da dinlenmeyi seçebilirsin.
Gözün tutkuları: v16
İkincisi gözün tutkuları ki, ben, Yuhanna bunu yazdığı zaman “bir şeye göz koyma” konusunu düşündüğünü tahmin ediyorum. Birinin malına veya eşine tutku ile bakma ve arzulama konusudur bu. Erkeklerin, özellikle Antalya'da güzel bir bayan geçince hafif bir kayma oluyor gözlerinde. Özellikle Antalya'da bir çok turist bayan var ve sıcaktan dolayı çok açık giyiniyorlar öyle değil mi? Erkekler de onlara bakıyor, öyle ki başkalarının eşlerine, çocuklarına, kardeşlerine bir et parçası gibi bakıyoruz bazen. Aslında ortada iki yanlış var. Bakan kişi dünyasal komşusunu bir kardeşi gibi görmeli, çünkü o kişi başka birinin eşi olabilir, dolayısıyla ahlaksız bir şekilde bakan kardeşimiz bir günah işlediğinin farkında olmalı. Öte yandan malesef bazı bayanların da teşhirci olduğunu iyi biliyoruz. Onlara bakılması, ilgi gösterilmesi ya da beğenilmek hoşlarına gidiyor. Bu fikir, sadece gözümüzle günah işlememeliyizi değil, fakat aynı zamanda başka birinin gözleriyle günah işlemesine neden olmamalıyızı da içermektedir. Çünkü her ikisi de günah oluyor. Tabii bu tam tersi de olabilir, yani bakan bir bayan olabilir, sadece başka bir erkeğe değil, bir çantaya, ayakkabıya da göz dikmiş olabilir. Burada bir cinsiyet ayrımı yapmıyoruz. Fakat her birimiz bazen bir şeyleri tutkulu bir şekilde istiyoruz. Ben bazen elektronik bir şey görünce dayanamıyorum, “ne kadar güzel bir alet, bundan bir tane alalım Buse” diyebiliyorum. Bazen aletin tam anlamıyla ne işe yaradığını dahi bilmediğim halde.
Şeytan, İsa'ya dünyadaki tüm güzellikleri gösterdi, “herşeyi sana vereceğim” dedi, ama O reddetti.
Gözümüzle günah işliyoruz, öyle ki genellikle herşeyin başlangıcı görmeyle ilgili oluyor, birini görüyorsun ya da bir şeyi görüyorsun ve onu istiyorsun. Kardeşim, peki sen neyi bu denli vazeçemeyecek şekilde istiyorsun? Vazgeç ve Mesih'e dik gözlerini.
Yaşamın Verdiği Gurur: v16
Zengin, orta yaşlı ve tıknaz bir adam Mercedes’inin içine oturmuş, pencereler kapalı, belli ki klima buz gibi etmiş içeriyi, sol şeritte yol alıyor. Penceresini açıp, yarısına kadar içtiği puroyu dışarı fırlatıveriyor. Elbette Mercedes’e binen, zengin olan herkes böyledir demek değil bu, ama resmetmek istediğim kişi sonradan görme diye tabir edilen, nezaketsiz, insanlara, çevreye saygısız, duyarsız, dağları ben yarattım havasında, son derece gururlu ve kibirli biri. Böyle bir adam yemeğe gittiği zaman, bizler gibi “bakar mısınız lütfen?” demiyor garsona, parmağını şaklatıyor ve gel işareti yapıyor iki parmağıyla. Adam elinin tamamını bile kullanmıyor. O kadar zengin yani. Sanırım sadece böyle bir kişiyi resmetmek bile yeterli, ayetin anlatmak istediğini anlamak için. Parası olduğu için Antalya'ya sahip olduğunu düşünen, kurallara uymayan, saygısız ne kadar çok kişi görüyoruz öyle değil mi? Bu sadece para ile ilgili de değil maalesef, kültürümüzde bir makam sahibi olan insanlarda çok ciddi bir gurur sorunu bulunuyor. Kendilerini diğerlerinden üstün görüyorlar. Yüksek bir mevkiye gelmiş kişiler o makama hizmet etmek için geldiklerini unutmamalı ve kimseye tepeden bakmamalı.
Eğer kardeşim yüreğinde en ufak bir gurur varsa bundan hemen tövbe et. Hatta şunu açıkca söyleyeyim, Türkiye'deki kiliselerde aynı diğer insanlarda olduğu gibi ciddi bir gurur sorunu var. Eğer bir kardeşini küçük görüyorsan, onun mevkisini, kişiliğini, geçmişini, memleketini beğenmezlik ediyorsan hemen bundan vazgeç. Elbette bu demek değil ki her kardeşimizle aynı yakınlıkta olacağız, elbette daha çok zaman geçirmekten hoşlandığımız kardeşlerimiz olacaktır fakat herkese karşı aynı seviyede olmalıyız. Rab alçakgönüllülere lütfeder ve bunun için bizler kendimizi son saymalıyız. Gurur, Şeytan'ın en kurnazca hazırladığı tuzaktır.
Neden? Çünkü Bu Dünya Geçici v17
Bahsettiğimiz bu dünyasal davranışlar, açık bir şekilde Baba Tanrı'dan gelmiyor ve Babayı seven de böyle davranmıyor. Bunun için kardeşlerim, gözleri ile ahlaksız iş yapanlar değil, fakat Rab’be bakanlar yücelecek, benliğini şeytana satanlar değil İsa'nın kanıyla paklananlar kutsallaştırılacak ve zenginliği ile övünüp gurulananlar değil, fakat Rab’bin gücüyle sevinenler yaşam bulacaklar. İman seviyemiz ne olursa olsun, Rab her birimizi seviyor ve bu sözler her birimiz için yazılıyor. Bunun için kardeşlerim gün bugün, kurtarıcımız olan Rab İsa Mesih'i yüceltebilmek için gözlerimizi dünyaya değil ama göksel değerlere dikelim. Göksel değerlerin ardı sıra gidelim.
Havva'nın benliği o meyveyi istedi, çünkü göze güzel görünüyordu ve hikmet sahibi olmak için ondan bir ısırık almak istedi, gurura kapıldı. İsa'ya bütün dünyanın zevkleri, göze en güzel görülen yerler sunuldu, alçakgönüllü bir şekilde geri çevirdi.
Bu dünya fanidir, baki olan göklerdir. '. Onun için Rab İsa Mesih'in geleceği gün yaklaştıkça birbirimize sevinçle destek olalım ve Rabbin isteğini yerine getirebilmek için kendimizi hazırlayalım. İmanda güçlenip Kutsallık yolunda kendimizi geliştirelim. Şöyle diyor ayetler “Dünya da, dünyasal tutkular da geçer”, bir gün bu dünya içindeki şeylerle beraber yanıp kül olacak, “ama Tanrı'nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar”. Petrus her şeyin yanacağını söylüyor, her şey yok olacak. Fakat Ra’bbin Cenneti sonsuza kadar var olacaktır.
Peki kardeşim sen geçici olana mı bakıyorsun kalıcı olana mı?