Duvarları Yeniden İnşa Etmek
Bölüm
13: Kendini Tanrı'ya Adamak, Nehemya 11 – 12 Kerem
Koç, APK, 27.Haziran 2010
Okuma: Nehemya 11 ve 12
Tapınma:
Tapınma sadece haftada bir olmamalıdır, bir yaşam biçimi olmalıdır ki yaşam amaçlarımızdan biri budur. Ruhsal tapınmayı 3'e ayırıyor Romalılar 11:26 ve 12:1 ayetleri;
Her şeyin kaynağı O'dur; her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için var oldu. O'na sonsuza dek yücelik olsun! Amin. (YÜCELİK) Öyleyse kardeşlerim, Tanrı'nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden(ADANMA) birer kurban olarak (KURBAN)sunun. Ruhsal tapınmanız budur.
Yani kendini Rabbe adamak bir anlamda Tapınmanın önemli bir parçasıdır. Bu kendini Rabbin işi için kullanacağına söz vermektir. Birazdan bu konuyu açacağız ancak İsrail halkının ve liderlerinin yaptıkları buydu, kendilerini ve Yeruşalim'in duvarlarını temizleyip, adamak. Yeruşalim şehri Tanrı'nın halkı ve yüceliği için ayrılmıştı, bunun için bugün bile Yeruşalim duvarlarında ağlayan Yahudiler görüyoruz, Tapınaklarını, şehirlerini, topluluklarını geri istiyorlar. Aynı bu ayetlerde söz verip antlaşma yapan halk gibi. Ama Tanrı'ya adanmış bir hayat yaşamayı reddettiklerini görüyoruz.
Kendini Tanrı'ya Adamak:
Biraz düşününce hayatta herkesin kendisini birşeylere adadığımızı göreceğiz. Zaman zaman spor takımlarına, ünlü müzik gruplarına, paraya, uyuşturucuya ya da başka şeylere. Oysa ki bizlere verilen bu beden Tanrı'yı yüceltmek ve ondan zevk almak için yaratılmıştır. Tarihteki en önemli İlmihallerinden biri olan biri olan Westminster Kısa İlmihali şu soru ile başlar. "İnsanın varlığının baş amacı nedir?", "İnsanın varlığının en baş amacı Tanrı'yı yüceltmek ve sonsuza dek O'ndan zevk almaktır" der. Bunun için vücutlarımızı Tanrı'yı yüceltmek için adıyoruz. Hatta aslına bakarsanız sadece vücutlarımızla ve ruhumuzla ne yaptığımız önemli değil ama aynı zamanda vücudumuza giydiğimiz kıyafetler dahi önemlidir Çünkü t-shirtlerimizden bile bazen neye taptığımız anlaşılıyor. En sevdiğin müzik grubunun t-shirtümü var üstünde, konserine gidersin, bilet alırsın, hatta öyleki kendine jiletlersin bile. Bu sevgini herşeyden üstün tutarsın. Göğsüne taktığın kolyenin üzerinde ki sembolden, arabanın camındaki yazıya kadar, kolunda ki dövmeden konuşma tarzına kadar her şey kim olduğunu ve kendini neye verdiğini açıklar. Türkiye'de bazı spor takımları bir tarikat olmuş durumda, tüm taraftarlar aynı formayı giyiyor, aynı şapkayı takıyor, vücutlarını boyuyorlar, stadyumlarına gittiğinizde "buradan çıkış yok, burası cehennem" gibi tabirler kullanıyorlar. Takımlarına söyleyeceğini bir kötü söz canınızdan olmanıza bile neden olabilir.
Elbette ki her bir kişi bu kadar ciddi değil bu bağlılıkları konusunda fakat öyle insanlar var ki kendi canlarını da verebilirler inandıkları şey için. İşte bu gerçek adanmışlık oluyor. Bazen sadece adanmışlıklada yetinmiyor insanlar, neredeyse Tapınma sınırına geliyor.
Yaklaşık 7-8 yıl önce başka bir Kilisede çalışırken, Akdeniz üniversitesinde okuyan bir kız gelmişti ve Kilise düğünü istemişti, biraz konuşup konuyu daha iyi anladıktan sonra Kilisemizin Hristiyan olmayanlara düğün yapmadığını söyledim, fakat yinede bu kızla ve sevgilisiyle tekrar görüşmek istediğimi ve onlar için dua etmek istediğimi söyledim. Ertesi gün başka bir kızla geldi ve oturdular, sohpet etmeye başladık ve öğrendim ki bu iki kız birbiriyle evlenmek istiyor. Hayatlarını Tanrı odaklı yaşamak istemiyorlar ve birbirlerine vermek istiyorlar. Aslında bu duruma baktığınızda yanlış bir tapınma örneği görüyoruz. İlk gün gelen kız bana Tanrı ile ilgilenmediğini fakat başka bir kızla evlenmek istediğini söyledi. Yani Tanrı'ya vermesi gereken yüceliği başkasına verdi. Benim için ilk gelen şey Yaratan değil fakat yaratılmış olan bir varlıktır dedi. İkincisi kendini kültürün ve Tanrı'nın bile karşı geldiği bir doğru olmayan bir ilişkiye adadı, "ben ne olursa olsun, sevgilimle evleneceğin ve yurt dışına çıkacağız" dedi. Kendini çok sevdiği ve yücelttiği şeye adadı. Üçüncüsü ve en vahimi ise bir kurban öğretisi gibi kendisini tamamiyle bu kişiye verdi. Tüm ailevi, kültürel ve maddi zorluklara karşı gelerek, hayatından ödünler verdi. Hayır buna "Aşk" demiyoruz, bu bir "Tapınmadır", bende eşimi çok seviyorum ve sevgimden dolayı onun için canımı verebilirim, ama onu asla Tanrı'nın yerine yüceltmem, işte bu nedenledir ki evliliklerimiz hayatımızı yönlendiren en önemli kurumdur. Bir eş bizi Tanrı'dan uzaklaştırabileceği gibi yakınlaştırabilirde. 3 şeyden bahsetmiştik tapınmayla ilgili olarak öyle değil mi? "Yüceltme, adanma ve kurban", Romalılar kitabında bu üç şeyi Tapınmanın belkide temeli olarak görüyoruz.
Konu aslında Tapınma da değil, çünkü herkes bir şeyler bir şekilde tapınıyor, aslında asıl konu kime ya da neye nasıl tapındığımız. Bahsettiğimiz şeylere yani Tanrı'nın yaptığı şeylere mi tapınıyoruz televizyon, futbol takımı, müzik grupları, para, uyuşturucu, alkol... Yoksa yeri görü yaratan egemen Rab Tanrı'ya mı tapınıyoruz. Her birimiz birşeye inanıyor ve inandıkları şeyi yüceltiyor, kendini adıyor ve hayatından önemli şeyler veriyor. Fakat yaratılan herşey bizim zevkimiz için varlar tapınmamız için değil.
Kendimizi nelere adıyoruz öyle değil mi? Ama bizi şu ana kadar ne mutlu etti? Dünya'da en çok satan ilaçlar listesinde ilk iki sırada kolestrol ilaçları 3. sırada ise stres ilacı var. Psikolojik olarak tamamiyle hayattan yorulmuş ve bıkmışız. Sürekli mutluluğu arıyoruz ama stres halindeyiz. Bizi hiç bir şey mutlu etmiyor. Neden bu kadar ünlü zengin intihar ediyor yada yüksek doz uyuşturucudan ölüyor. Mutluluk getirecek sandığımız şeyler neden bir kaç gün içerisinde anlamsızlaşıyor. Neden varken daha fazlasını istiyoruz. Şeytan mutlu olacağımızı düşündüğümüz şeyleri karşımıza çıkartıyor, fakat mutluluk paradan, ahlaksız ilişkilerden, uyuşturucudan gelmiyor. Mutluluk onu yaratandan geliyor. Bunun için Tanrı'yı ilk sıraya koymalıyız. Yaşayacağımız belki 80-90 senelik şu dünyada çüzümleri "yaratılan" şeylerde aramayın. İsa Mesih şifa ve esenliğin babasıdır. Geçici olan şeylerle sonsuza dek kalıcı olan şeyler birbirlerinden farklıdır ve ayrı tutulmalıdır. Biz geçici olmayanlara gözlerimizi dikmeliyiz.
Halkın Tapınması:
Halk büyük bir özveri ve sevinçle inşa ettikleri Yerulaşim surlarını Rabbe adıyorlar. Büyük bir tapınma toplantısı düzenliyorlar, Yahudalı önderler surların üzerine çıkıp iki gruba ayrılıyor ve ters yönlere doğru yürüyorlar. Hatta anımsıyor musunuz Nehemya 4:3 ayette Nehemya'nın düşmanlarından Toviya ne demişti, "Yaptıkları şu taş duvara bak, üzerinde tilki gezse yıkılır", tilki gibi sinsi bir hayvanın yürümesiyle yıkılabilecek olan duvarların üzerinde onlarca önder marşlar ilahiler eşliğinde yürüyorlar, ve duvar sapasağlam ayakta duruyor. Böyle yürüyerek Tanrı'nın Tapınağının olduğu bölgeye geldi yürüyen grup. Orada övgüler, ilahiler, eşliğinde Tanrı'ya sevinç kurbanları kesildi ve Tapınağa bağışlar yapıldı.
Sonuç:
Geçtiğimiz haftalarda İsrail'in günahından daha sonra tövbesinden ve en sonunda da Tanrı'ya karşı yaptıkları bağlılık antlaşmasından bahsetmiştik. Şimdi ise halk kendilerini ve sahip olduklarını Tanrı'ya adıyorlar, onun yüceliğini en ön plana koyuyorlar. Ayetler ne diyor; "Halk coşku içindeydi, çünkü Tanrı onlara büyük sevinç vermişti, Yeruşalim'den gelen sevinç sesleri uzaklardan duyulabiliyordu. Halk yaşayışlarını tapınışları yapmıştı. Sahip olduklarını Tanrı'ya adamışlardı.
Bir hikaye duymuştum, bir adam kendine küçük bir kamyonet alır ve aracını İsa Mesih'in yüceliği için adayacağına söz verir. Arabaya aldığı her bir bireye arabayı nasıl aldığını ve Rabbin ona nasıl yardım ettiğini anlatır, öyleki bu adam yaşlandığında bu arabaya binen 100den fazla kişinin hayatlarını Rabbe vermiş olduklarını görür.
Biz Kilise binalarımızı ya da ofislerimizi Rabbe adıyoruz ve onun işi için kullanıyoruz, Rabbin bize sağladığı bu yeri O'nu yüceltmek için kullanıyoruz, eğer başka bir yer sağlarsa orayıda Rabbi yüceltmek için kullanırız tabii ki. Fakat başka nelerimizi sadece Rabbin işi için kullanıyoruz, ya da en azından Rabbi yüceltecek şeyler yapıyoruz? Mesela evlerimizde ki bilgisayarlarımızı Rabbe adıyor muyuz? Belkide şöyle demeliyiz. "Rab bu bilgisayar sana ait, teşekkürler bana ödünç verdiğin için lütfen senin yüceliğin için kullanmamı sağla. Rab lütfen ahlaksız şeylere bakmama izin verme, lütfen Rab okey odalarında hayatımı çürütmeme izin verme, lütfen Rab facebookta saatlerce chatleşmeme izin verme, lütfen Rab aptalca internet şakalarını kopyalayıp millete mail atıp onları rahatsız etmeme izin verme, Rab mouseumu, klavyemi, ekranımı sana adıyorum senin yüceliğin için kullanmak istiyorum." Bazen televizyon ya da bilgisayar işe yaramaz beyni öldürüyor bizi aptallaştırıyor falan diye duyuyoruz ki buna hiç katılmıyorum. Biz kullandıklarımızı ne için kullanıyoruz mesele bununla ilgili. Yani internete vaaz dinlemek yerine ahlaksız sitelere giriyorsan tabii ki yarar yerine zarar sağlayacaktır bilgisayarlar.
Tapınış sadece ilahi okumak, Tanrı'yı yüceltmek değildir, bu bir yaşam tarzıdır, herşeyden önce Rabbin geldiğini söylemek ve buna uygun yaşamaktır.
Tanrı'yı yüceltmek için varız, Mesih'in bizler için ölümü bizlerin özgürce Rabbi yüceltebilmemiz için olan uçurumu kaldırdı. Artık tövbe edip, günahlarımızdan dönüp, pak ve adanmış bir hayatı seçerek peçesiz bir yüzle Rabbe tapınabiliriz. Bu beraberinde bir sevinç ve esenlikte getirir. İsrail halkı bağışlandıkları günahın ne kadar ağır olduğunu biliyorlar. Rabbi yüceltmeliyiz, çünkü bizim çekmemiz gereken cezayı kendi aldı, acılarımızı Mesih yüklendi, sıkıntılara zorluklara biz çocukları için katlandı, bunun için övgüde, tapınmada, yüceltmede, ilahiler ve övgüde düşüncelerimizi, davranışlarımızı, sözlerimizi ve sahip olduklarımızı Rabbe adayalım, onun benzerliğine dönüşmek için Kutsal Ruhun yönlendirişiyle yaşamalıyız.
Peki kardeşim o zaman soru şu, bizler Mesih'e adanmış imanda güçlü sevgide yetkin paydaşlıkta sevecen ahlakımızda pak bir hayat ile yüreklerimizi davranışlarımızı ve sahip olduklarımızı Mesih'in yüceliği için adıyor muyuz?
Öyleyse kardeşlerim, Tanrı'nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur.
Okuma: Nehemya 11 ve 12
Tapınma:
Tapınma sadece haftada bir olmamalıdır, bir yaşam biçimi olmalıdır ki yaşam amaçlarımızdan biri budur. Ruhsal tapınmayı 3'e ayırıyor Romalılar 11:26 ve 12:1 ayetleri;
Her şeyin kaynağı O'dur; her şey O'nun aracılığıyla ve O'nun için var oldu. O'na sonsuza dek yücelik olsun! Amin. (YÜCELİK) Öyleyse kardeşlerim, Tanrı'nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden(ADANMA) birer kurban olarak (KURBAN)sunun. Ruhsal tapınmanız budur.
Yani kendini Rabbe adamak bir anlamda Tapınmanın önemli bir parçasıdır. Bu kendini Rabbin işi için kullanacağına söz vermektir. Birazdan bu konuyu açacağız ancak İsrail halkının ve liderlerinin yaptıkları buydu, kendilerini ve Yeruşalim'in duvarlarını temizleyip, adamak. Yeruşalim şehri Tanrı'nın halkı ve yüceliği için ayrılmıştı, bunun için bugün bile Yeruşalim duvarlarında ağlayan Yahudiler görüyoruz, Tapınaklarını, şehirlerini, topluluklarını geri istiyorlar. Aynı bu ayetlerde söz verip antlaşma yapan halk gibi. Ama Tanrı'ya adanmış bir hayat yaşamayı reddettiklerini görüyoruz.
Kendini Tanrı'ya Adamak:
Biraz düşününce hayatta herkesin kendisini birşeylere adadığımızı göreceğiz. Zaman zaman spor takımlarına, ünlü müzik gruplarına, paraya, uyuşturucuya ya da başka şeylere. Oysa ki bizlere verilen bu beden Tanrı'yı yüceltmek ve ondan zevk almak için yaratılmıştır. Tarihteki en önemli İlmihallerinden biri olan biri olan Westminster Kısa İlmihali şu soru ile başlar. "İnsanın varlığının baş amacı nedir?", "İnsanın varlığının en baş amacı Tanrı'yı yüceltmek ve sonsuza dek O'ndan zevk almaktır" der. Bunun için vücutlarımızı Tanrı'yı yüceltmek için adıyoruz. Hatta aslına bakarsanız sadece vücutlarımızla ve ruhumuzla ne yaptığımız önemli değil ama aynı zamanda vücudumuza giydiğimiz kıyafetler dahi önemlidir Çünkü t-shirtlerimizden bile bazen neye taptığımız anlaşılıyor. En sevdiğin müzik grubunun t-shirtümü var üstünde, konserine gidersin, bilet alırsın, hatta öyleki kendine jiletlersin bile. Bu sevgini herşeyden üstün tutarsın. Göğsüne taktığın kolyenin üzerinde ki sembolden, arabanın camındaki yazıya kadar, kolunda ki dövmeden konuşma tarzına kadar her şey kim olduğunu ve kendini neye verdiğini açıklar. Türkiye'de bazı spor takımları bir tarikat olmuş durumda, tüm taraftarlar aynı formayı giyiyor, aynı şapkayı takıyor, vücutlarını boyuyorlar, stadyumlarına gittiğinizde "buradan çıkış yok, burası cehennem" gibi tabirler kullanıyorlar. Takımlarına söyleyeceğini bir kötü söz canınızdan olmanıza bile neden olabilir.
Elbette ki her bir kişi bu kadar ciddi değil bu bağlılıkları konusunda fakat öyle insanlar var ki kendi canlarını da verebilirler inandıkları şey için. İşte bu gerçek adanmışlık oluyor. Bazen sadece adanmışlıklada yetinmiyor insanlar, neredeyse Tapınma sınırına geliyor.
Yaklaşık 7-8 yıl önce başka bir Kilisede çalışırken, Akdeniz üniversitesinde okuyan bir kız gelmişti ve Kilise düğünü istemişti, biraz konuşup konuyu daha iyi anladıktan sonra Kilisemizin Hristiyan olmayanlara düğün yapmadığını söyledim, fakat yinede bu kızla ve sevgilisiyle tekrar görüşmek istediğimi ve onlar için dua etmek istediğimi söyledim. Ertesi gün başka bir kızla geldi ve oturdular, sohpet etmeye başladık ve öğrendim ki bu iki kız birbiriyle evlenmek istiyor. Hayatlarını Tanrı odaklı yaşamak istemiyorlar ve birbirlerine vermek istiyorlar. Aslında bu duruma baktığınızda yanlış bir tapınma örneği görüyoruz. İlk gün gelen kız bana Tanrı ile ilgilenmediğini fakat başka bir kızla evlenmek istediğini söyledi. Yani Tanrı'ya vermesi gereken yüceliği başkasına verdi. Benim için ilk gelen şey Yaratan değil fakat yaratılmış olan bir varlıktır dedi. İkincisi kendini kültürün ve Tanrı'nın bile karşı geldiği bir doğru olmayan bir ilişkiye adadı, "ben ne olursa olsun, sevgilimle evleneceğin ve yurt dışına çıkacağız" dedi. Kendini çok sevdiği ve yücelttiği şeye adadı. Üçüncüsü ve en vahimi ise bir kurban öğretisi gibi kendisini tamamiyle bu kişiye verdi. Tüm ailevi, kültürel ve maddi zorluklara karşı gelerek, hayatından ödünler verdi. Hayır buna "Aşk" demiyoruz, bu bir "Tapınmadır", bende eşimi çok seviyorum ve sevgimden dolayı onun için canımı verebilirim, ama onu asla Tanrı'nın yerine yüceltmem, işte bu nedenledir ki evliliklerimiz hayatımızı yönlendiren en önemli kurumdur. Bir eş bizi Tanrı'dan uzaklaştırabileceği gibi yakınlaştırabilirde. 3 şeyden bahsetmiştik tapınmayla ilgili olarak öyle değil mi? "Yüceltme, adanma ve kurban", Romalılar kitabında bu üç şeyi Tapınmanın belkide temeli olarak görüyoruz.
Konu aslında Tapınma da değil, çünkü herkes bir şeyler bir şekilde tapınıyor, aslında asıl konu kime ya da neye nasıl tapındığımız. Bahsettiğimiz şeylere yani Tanrı'nın yaptığı şeylere mi tapınıyoruz televizyon, futbol takımı, müzik grupları, para, uyuşturucu, alkol... Yoksa yeri görü yaratan egemen Rab Tanrı'ya mı tapınıyoruz. Her birimiz birşeye inanıyor ve inandıkları şeyi yüceltiyor, kendini adıyor ve hayatından önemli şeyler veriyor. Fakat yaratılan herşey bizim zevkimiz için varlar tapınmamız için değil.
Kendimizi nelere adıyoruz öyle değil mi? Ama bizi şu ana kadar ne mutlu etti? Dünya'da en çok satan ilaçlar listesinde ilk iki sırada kolestrol ilaçları 3. sırada ise stres ilacı var. Psikolojik olarak tamamiyle hayattan yorulmuş ve bıkmışız. Sürekli mutluluğu arıyoruz ama stres halindeyiz. Bizi hiç bir şey mutlu etmiyor. Neden bu kadar ünlü zengin intihar ediyor yada yüksek doz uyuşturucudan ölüyor. Mutluluk getirecek sandığımız şeyler neden bir kaç gün içerisinde anlamsızlaşıyor. Neden varken daha fazlasını istiyoruz. Şeytan mutlu olacağımızı düşündüğümüz şeyleri karşımıza çıkartıyor, fakat mutluluk paradan, ahlaksız ilişkilerden, uyuşturucudan gelmiyor. Mutluluk onu yaratandan geliyor. Bunun için Tanrı'yı ilk sıraya koymalıyız. Yaşayacağımız belki 80-90 senelik şu dünyada çüzümleri "yaratılan" şeylerde aramayın. İsa Mesih şifa ve esenliğin babasıdır. Geçici olan şeylerle sonsuza dek kalıcı olan şeyler birbirlerinden farklıdır ve ayrı tutulmalıdır. Biz geçici olmayanlara gözlerimizi dikmeliyiz.
Halkın Tapınması:
Halk büyük bir özveri ve sevinçle inşa ettikleri Yerulaşim surlarını Rabbe adıyorlar. Büyük bir tapınma toplantısı düzenliyorlar, Yahudalı önderler surların üzerine çıkıp iki gruba ayrılıyor ve ters yönlere doğru yürüyorlar. Hatta anımsıyor musunuz Nehemya 4:3 ayette Nehemya'nın düşmanlarından Toviya ne demişti, "Yaptıkları şu taş duvara bak, üzerinde tilki gezse yıkılır", tilki gibi sinsi bir hayvanın yürümesiyle yıkılabilecek olan duvarların üzerinde onlarca önder marşlar ilahiler eşliğinde yürüyorlar, ve duvar sapasağlam ayakta duruyor. Böyle yürüyerek Tanrı'nın Tapınağının olduğu bölgeye geldi yürüyen grup. Orada övgüler, ilahiler, eşliğinde Tanrı'ya sevinç kurbanları kesildi ve Tapınağa bağışlar yapıldı.
Sonuç:
Geçtiğimiz haftalarda İsrail'in günahından daha sonra tövbesinden ve en sonunda da Tanrı'ya karşı yaptıkları bağlılık antlaşmasından bahsetmiştik. Şimdi ise halk kendilerini ve sahip olduklarını Tanrı'ya adıyorlar, onun yüceliğini en ön plana koyuyorlar. Ayetler ne diyor; "Halk coşku içindeydi, çünkü Tanrı onlara büyük sevinç vermişti, Yeruşalim'den gelen sevinç sesleri uzaklardan duyulabiliyordu. Halk yaşayışlarını tapınışları yapmıştı. Sahip olduklarını Tanrı'ya adamışlardı.
Bir hikaye duymuştum, bir adam kendine küçük bir kamyonet alır ve aracını İsa Mesih'in yüceliği için adayacağına söz verir. Arabaya aldığı her bir bireye arabayı nasıl aldığını ve Rabbin ona nasıl yardım ettiğini anlatır, öyleki bu adam yaşlandığında bu arabaya binen 100den fazla kişinin hayatlarını Rabbe vermiş olduklarını görür.
Biz Kilise binalarımızı ya da ofislerimizi Rabbe adıyoruz ve onun işi için kullanıyoruz, Rabbin bize sağladığı bu yeri O'nu yüceltmek için kullanıyoruz, eğer başka bir yer sağlarsa orayıda Rabbi yüceltmek için kullanırız tabii ki. Fakat başka nelerimizi sadece Rabbin işi için kullanıyoruz, ya da en azından Rabbi yüceltecek şeyler yapıyoruz? Mesela evlerimizde ki bilgisayarlarımızı Rabbe adıyor muyuz? Belkide şöyle demeliyiz. "Rab bu bilgisayar sana ait, teşekkürler bana ödünç verdiğin için lütfen senin yüceliğin için kullanmamı sağla. Rab lütfen ahlaksız şeylere bakmama izin verme, lütfen Rab okey odalarında hayatımı çürütmeme izin verme, lütfen Rab facebookta saatlerce chatleşmeme izin verme, lütfen Rab aptalca internet şakalarını kopyalayıp millete mail atıp onları rahatsız etmeme izin verme, Rab mouseumu, klavyemi, ekranımı sana adıyorum senin yüceliğin için kullanmak istiyorum." Bazen televizyon ya da bilgisayar işe yaramaz beyni öldürüyor bizi aptallaştırıyor falan diye duyuyoruz ki buna hiç katılmıyorum. Biz kullandıklarımızı ne için kullanıyoruz mesele bununla ilgili. Yani internete vaaz dinlemek yerine ahlaksız sitelere giriyorsan tabii ki yarar yerine zarar sağlayacaktır bilgisayarlar.
Tapınış sadece ilahi okumak, Tanrı'yı yüceltmek değildir, bu bir yaşam tarzıdır, herşeyden önce Rabbin geldiğini söylemek ve buna uygun yaşamaktır.
Tanrı'yı yüceltmek için varız, Mesih'in bizler için ölümü bizlerin özgürce Rabbi yüceltebilmemiz için olan uçurumu kaldırdı. Artık tövbe edip, günahlarımızdan dönüp, pak ve adanmış bir hayatı seçerek peçesiz bir yüzle Rabbe tapınabiliriz. Bu beraberinde bir sevinç ve esenlikte getirir. İsrail halkı bağışlandıkları günahın ne kadar ağır olduğunu biliyorlar. Rabbi yüceltmeliyiz, çünkü bizim çekmemiz gereken cezayı kendi aldı, acılarımızı Mesih yüklendi, sıkıntılara zorluklara biz çocukları için katlandı, bunun için övgüde, tapınmada, yüceltmede, ilahiler ve övgüde düşüncelerimizi, davranışlarımızı, sözlerimizi ve sahip olduklarımızı Rabbe adayalım, onun benzerliğine dönüşmek için Kutsal Ruhun yönlendirişiyle yaşamalıyız.
Peki kardeşim o zaman soru şu, bizler Mesih'e adanmış imanda güçlü sevgide yetkin paydaşlıkta sevecen ahlakımızda pak bir hayat ile yüreklerimizi davranışlarımızı ve sahip olduklarımızı Mesih'in yüceliği için adıyor muyuz?
Öyleyse kardeşlerim, Tanrı'nın merhameti adına size yalvarırım: Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı'yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur.