Duvarları Yeniden İnşa Etmek
Bölüm 6: Yaptığınız Doğru Değil, Nehemya 5:1-19 Kerem Koç, APK, 18 Nisan 2010
Geçtiğimiz Haftalara Bakış: Üç haftalık aradan sonra tekrar Nehemya kitabına dönüyoruz. Tekrar bir hatırlayalım isterseniz, Nehemya Pers Kralının yanında çalışan bir görevli ve atalarının kenti Yeruşalim'in berbat durumu hakkında duyum alıyor ve Tanrı'nın da bereketiyle, ülkesine dönüp şehri onarmak ve halkın eski ferahına kavuşmasını sağlamak istiyor. Kralın yardımıyla gidiyor ve onarıma başlıyor, tüm halkta ona yardımcı olmaya çalışıyor, fakat yardım edenler kadar köstek olmak isteyenlerde var öyle değil mi? Nehemya ve halk inşa etmeye başladı, fakat insanlar kendi işlerini bırakıp duvarları inşa etmeye odaklanınca maddi bir problem ortaya çıktı.
Okuma: Nehemya 5:1-29
Neh 5:1 Bir süre sonra kadınlı erkekli halk Yahudi kardeşlerinden şiddetle yakınmaya başladı.
Neh 5:2 Bazıları, "Biz kalabalığız" diyordu, "Oğullarımız, kızlarımız çok. Yaşamak için buğdaya ihtiyacımız var."
Neh 5:3 Bazıları da, "Kıtlıkta buğday almak için tarlalarımızı, bağlarımızı, evlerimizi ipotek ediyoruz" diyordu.
Neh 5:4 Bazıları ise, "Krala vergi ödemek için tarlalarımızı, bağlarımızı karşılık gösterip borç para aldık" diyordu,
Neh 5:5 "Yahudi kardeşlerimizle aynı kanı taşımıyor muyuz? Bizim çocuklarımızın onlarınkinden ne farkı var? Oğullarımızı kızlarımızı köle olarak satmak zorunda kaldık. Kızlarımızdan bazıları cariye olarak satıldı bile. Çaresiz kaldık. Çünkü tarlalarımız, bağlarımız başkalarının elinde."
Neh 5:6 Onların bu dertlerini, yakınmalarını duyunca çok öfkelendim.
Neh 5:7 Düşününce soylularla yetkilileri suçlu buldum. Onlara, "Kardeşlerinizden faiz alıyorsunuz!" dedim. Onlara karşı herkesi bir araya topladım. Sonra şöyle dedim:
Neh 5:8 "Biz yabancılara satılan Yahudi kardeşlerimizi elimizden geldiğince geri almaya çalışırken siz kardeşlerinizi satıyorsunuz. Yine bize satılsınlar diye mi?" Sustular, söyleyecek söz bulamadılar.
Neh 5:9 Sonra, "Yaptığınız doğru değil" dedim, "Düşmanlarımız olan öteki ulusların aşağılamalarından kaçınmak için Tanrı korkusuyla yaşamanız gerekmez mi?
Neh 5:10 Kardeşlerim, adamlarım ve ben ödünç olarak halka para ve buğday veriyoruz. Lütfen faiz almaktan vazgeçelim!
Neh 5:11 Tarlalarını, bağlarını, zeytinliklerini, evlerini onlara hemen geri verin. Bir de faiz olarak aldığınız gümüşün, buğdayın, yeni şarabın, zeytinyağının yüzde birini verin."
Neh 5:12 "Veririz" dediler, "Artık onlardan hiçbir şey istemeyeceğiz. Ne diyorsan öyle yapacağız." Kâhinleri çağırdım ve yetkililere kâhinlerin önünde verdikleri sözü tutacaklarına ilişkin ant içirdim.
Neh 5:13 Sonra eteğimi silktim ve dedim ki, "Kim verdiği sözü tutmazsa, Tanrı da onu böyle silksin; malını mülkünü elinden alsın; tamtakır bıraksın." Herkes buna, "Amin" dedi ve RAB'be övgüler sundu. Ve sözlerini tuttular.
Neh 5:14 Yahuda'da valilik yaptığım on iki yıl boyunca, ilk atandığım günden son güne kadar, Artahşasta'nın krallığının yirminci yılından otuz ikinci yılına dek, ne ben, ne kardeşlerim valiliğe ayrılan yiyecek bütçesine dokunmadık.
Neh 5:15 Benden önce görev yapan valiler halka yük oldular. Onlardan kırk şekel gümüşün yanısıra yiyecek ve şarap da aldılar. Uşakları bile halkı ezdi. Ama ben Tanrı'dan korktuğum için böyle davranmadım.
Neh 5:16 Surların onarımını sürdürdüm. Adamlarımın hepsi işin başında durdu. Bir tarla bile satın almadık.
Neh 5:17 Çevremizdeki uluslardan bize gelenlerin dışında Yahudiler'den ve yetkililerden yüz elli kişi soframa otururdu.
Neh 5:18 Benim için her gün bir boğa, altı seçme koyun, tavuklar kesilir, on günde bir de her türden bolca şarap hazırlanırdı. Bütün bunlara karşın valiliğin yiyecek bütçesine dokunmadım. Çünkü halk ağır yük altındaydı.
Neh 5:19 Ey Tanrım, bu halk uğruna yaptıklarım için beni iyilikle an.
Problem - Maddi Kriz:
Halk maddi bir krizim ortasında ve büyük bir sıkıntı çekiyorlar. Tarımla uğraşan bu bölge insanı, elinde neyi var neyi yoksa satmış durumda. Artık maddi anlamda geçinemiyorlar, evlerine temel yiyecekleri olan buğdayı bile sokamıyorlar. Buğday ile un dolayısıyla ekmek yapabiliyorlar, böylece aile karınlarını doyurabiliryorlar, buğdayın kalan kısmından yapılan saman balyası ile et, süt, yağ, yumurta veren hayvaları doyabiliyor. Buğday yaşam demek bu insanlar için. Kıtlık zamanında buğday alabilmek için tarlalarını ipotek ettiriyorlar, borç aldıklarında ve ödeyemediklerinde öncelikle yaşam kaynakları olan tarlalarını, bağlarını kaybediyorlar. İnsanlar o günde, bugün olduğu gibi işlerini sürdürebilmek için borçlara giriyorlar. Ayrıca tabii ki birde vergiler var, her ne kadar Kral Yeruşalim'in inşasına karşı çıkmamış olsa bile, adam vergisini almaya devam etti. Öyle görünüyor ki bu vergilerde çok hafif değildi, çünkü vergilerini ödemek için bile zengin Yahudilerden borç almaya başladılar. Hatta borçlar arttıkça arttı çünkü bu zengin Yahudiler -güya kardeşlerimiz- fakirlerden faiz daha almaya başladı. Bu kardeş dedikleri zenginler sadece yasaya karşı gelip faiz almıyorlar ama aynı zamanda kendi soyundan olan kardeşleri köleleştiriyorlar. Sanırım çok yabancı olmayan kavramlardan bahsediyoruz, ekonomik kriz, faiz, borç, ipotek, insanların bu borçlar yüzünden ceza evlerine düşmesi. Çevrenizde kaç kişi tanıyorsunuz Kredi kartına borcu olan ve o borcu ödemek için öbür karttan çeken, hatta onda ki borcu ödemek için diğerinden çeken. Evine gelen tüm Kredi Kartı formlarını dolduran ve sonunda 50 tane kredi kartında borcu olan. Ne kadar çok kişi var öyle değil mi?
Aslında bu konuyu Pastor Matt verse daha uygun olurdu çünkü o ekonomik konuları çok seviyor ve bu konuda çok bilgili, böyle konularda ki sorularınızı Pastor Matt'e sorabilirsiniz.
Kölelik:
Hatta sıkıntılar öyle artıyor ki bu yüzden çocuklarını dahi köle olarak satmak zorunda kaldılar. Yani kıtlık bu kadar kötü bir noktada. Tabii kölelik yanlış anlaşılmasın, aklınıza kırbaçlanan Afrika kökenli insanlar gelmesin hemen, o zamanlarda ki köleler, daha çok zorunlu bir işçi gibi çalıştırılırdı ve ailenin borçları bitince ya da Musa'nın yasasına göre 6 yıl sonunda eğer isterlerse serbest kalırlardı ki bu da Rabbimizin ne kadar merhametli olduğunu gözteriyor. Herkese yeni bir şans veriyor. Bu uzun çalışma süresinden sonra kölelerin bazıları serbest kalmayı bile seçmezlerdi, çünkü iyi bir efendin varsa, düzgün bir günlük harçlığın, kalacak yerin, yiyeceğim yemekler olurdu. Fakat bu durumda aileler çocuklarını işçi olarak veriyorlar. Durum tamamıyla kabul edilemez bir noktada. Tabii ki kültürel olarak bunu bugün anlamamız çok daha zor olabilir, fakat o kültürde kabul edilebilir bir durumdu. Unutmayalım bu insanlar fakir fakat fakirlikleri har vurup harman savurmaktan kaynaklanmıyor, bu insanlar Rabbin işlerine o kadar odaklanmışlar ki bu yüzden kendi maddi konularına bakamamışlar. Düşün aramızdan bir kişinin diğerine borcu var ve malesef zaman geçince ödemiyor ve en sonunda öyle bir noktaya geliyor ki borcuna karşılık oğlunu 6 ay için diğer kardeşin evine çalışmaya veriyor. Ne büyük utanç, ne büyük iğrençlik. Nasıl olurda kardeşler birbirine çocuklarını satabilirler para için. Biz Kilise olarak bu maddi konulara çok dikkat etmeliyiz kardeşlerim, unutmayalım bize sağlanan gündelik para kendimize ait değil fakat Tanrı'ya ait. Bunun için birbirimizle olan maddi ilişkilerimizde dürüst olmalıyız ve birbirimize karşı doğruluk arzusu ile donanmalıyız.
Nehemya Tanrısal Yolu Öğütlüyor:
Nehemya'nın duruma çok öfkelendiğini görüyoruz. Bu konu üzerinde düşünüyor taşınıyor ve bu zengin Yahudileri suçlu buluyor. Tüm bu olan olayları bu zenginlerin önüne döküyor, ne var ne yoksa anlatıyor. Öncelikle faiz konusuna değiniyor, birbirimizden çıkar sağlamanın doğru olmadığını söylüyor. Elbetteki alış veriş yaptığında maddi anlamda kar edeceksin ancak bunun ahlaki bir sınırı var. Fakat durup dururken paranın faize binmesi ahlaki açıdan kabul görmüyor yasaya göre, (Çık 22:25) ama yinede zengin heryerde zenginliğini gösteriyor ve parasına para katmak istiyor. Bu yüzden Nehemya büyük bir grup insan topluyor ve onların önünde bu zenginleri sıkıştırmaya başlıyor. Fakir halk zorunda olarak çocuklarını diğer halklara kölelik için vermişlerdi, bu zaman diliminde Nehemya bu kölelerin bazılarını kurtarmıştı fakat kurtulan bu gençler tekrar köle olarak kendi halkından zenginlere satılıyordu. İnanabiliyor musunuz ilk önce Hristiyan olmayan bir kişi tarafından çocuğunuz -sizin borcunuz yüzünden- sürekli çalıştırılacak ve tam onu kurtardım diyeceksiniz ki, sizin kilisenizden başka bir kardeşe olan borçunuzdan dolayı o alacak oğlunuzu. Ne büyük bir utanç öyle değil mi? Ne diyor zaten Nehemya "öteki ulusların aşağılamalarında kaçınmanız için Tanrı korkusuyla yaşamanız gerekmez mi?" Neden aşağılıyacak ki bu insanlar, çünkü İsrail'in nasıl bir yaşam stili olduğunu biliyorlar, fakat örnekler o kadar kötü ki bu insanlar ahlaki anlamda İsrail halkını bile aşağılıyor. Nehemya "yaptığınız şey doğru değil" diyor, "doğru değil". Bu bizler için de bugün geçerli, eğer kardeşlerimiz zor durumdayken onları kullanıyorsak yada yardım etmiyorsak, o zaman "yaptığımız şey doğru değil". Biz halk olarak hatalardan ders almayan bir milletiz, yaptığımız şey doğru olmasada yapmaya devam ediyoruz. Aynı şey çocuklarımız için de geçerli, onları disiplinli bir şekilde yönlendirmiyoruz. Eğer kötü birşey yapıyorsa, bir kenara çekip ona öğretmeliyiz "yaptığın şey doğru değil". Tanrı korkusuyla yaşamamız gerekiyor, hatalarımızdan ders almamız. Nehemya size ait olmayan şeyleri sahiplerine geri verin diyor zenginlere. Onlar için bir program hazırlıyor ve durumu en uygun şekilde çözmeye çalışıyor. Ben, kardeşlerin ve adamlarım ödünç olarak para ve buğday veriyoruz, böylece halk kendini biraz olsun toparlayabilecek, sizde onların tarlalarını, bağlarını, zeytinliklerini, evlerini geri verin, sonra almış olduğunuz faizin yüzde birini geri verin. Böylece fakir kardeşlerimizde biraz olsun toparlanıp tekrar kendi hayatlarına dönebilecek. Öyle bir kaos var ki, Nehemya'nın düşmanları olan Sanbalat ve yandaşları ortada yok. Çünkü şeytan böyle çalışıyor zaman zaman, zaten birbirlerine girmişler diyip kendisi zorluk vermiyor bile. Yapmak istediği şeyde başarılı olmuş. Fakat ortada bir tartışma yok, Nehemya bu zenginleri azarlıyor. Zenginlerin diyebilecek hiç birşeyleri yok. Sustular söyleyecek söz bulamadılar diyor ayetler.
Zenginler Tövbe Ediyor:
Zenginler Nehemya'yı dinledikten sonra haklı olduğuna karar veriyorlar ve "ne gerekiyorsa yapacağız, bundan sonrada senin arzun neyse öyle hareket edeceğiz" diyorlar. Birden suçlarının farkına varıyorlar ve bunu kabul ediyorlar. Kötü bir iş yaptın ve kendini kötü mü hissediyorsun, o zaman bu çok iyi, aynı bu zenginlerde olduğu gibi, bu sayede tövbe ettiler. Eğer kötü birşey yaptıysan ve bu kötü sonuçlar doğurduysa ve kendini iyi hissediyorsan işte o zaman problem var. Adamın birini bıçakladın, ondan sonrada tekmelemeye başladın ve "aa kendimi çok iyi hissediyorum" diyosun. İşte o zaman problem var, bence doktor tedavisine ihtiyacın var.
Nehemya, Kahinleri ve yetkilileri getirip onların önlerinde de verdikleri sözü tekrarlamalarını söylüyor, herhalde Tanrı'yı karşılarına aldıklarını fark etmişlerdir bu insanlar. Hatta ant içtikten sonra dahi onların gözünü korkutuyor Nehemya, özellikle antlaşmadan sonra zaman zaman antlaşmaya uymayan taraf için bir lanet olurdu. Bunu eski antlaşmada bir kaç yerde görüyoruz, yani Tanrı'nın yasasına göre yapılan bu antlaşmaya uymayan dahada zor bir durumda olsun diye, tabii ki amaç kardeşin daha zor duruma düşmesi değil fakat yapılan antlaşmaya sadık kalabilmek için koyulmuş bir korku kuralı gibiydi. Böylece Tanrı'nın gözünün önünde yapılan bu antlaşma asla kırılmazdı. Bunun için Nehemya, giyisisinin eteklerini silkerek "verilen bu sözü tutmayan olursa, Tanrı'da onu böyle silksin ve elinde ne var ne yoksa alsın" diyor. (Yer 34:8-22) Tabii ki herkes buna amin diyor çünkü bıkmış durumdalar zenginlerin bu baskılarından ve Tanrı tanımaz hayatlarından. Ve Nehemya bu zenginlerin sözlerini tuttuklarını söylüyor.
Nehemya Örneği:
Nehemya kendi hakkında örnekler vererek devam ediyor bölüme. Öncelikle Nehemya birinci bölümden bahsettiğimizde Nehemya'nın baş-garson olduğunu söylemiştik, ve Pers Kralı Artahşasta'nın izini ilke Yeruşalim'e gitmiş ve inşaya başlamıştı. Fakat bu ayetlere baktığımızda Nehemya'nın Vali olduğunu görüyoruz. Öyle görünüyor ki Nehemya'nın anlatmadığı zaman dilimi içerisinde Vali olarak göreve gelmiş. Yahuda bölgesinde yaklaşık 12 yıl boyunca Valilik yapmış*. Hatta Valilik yaptığı zaman boyunca, valiliğe ayrılan bütçeye dokunmadığını öğreniyoruz. Muhtemelen maddi anlamda refahta Nehemya, yinede ne olursa olsun hakkı olan bir parayı ve yiyecekleri bile almak istemiyor.
Yaptığımı değil söylediğimi yapın felsefesi yanlıştır. Hiç bir aile babası, lider, pastör bu şekilde insanların onu takip etmesini beklememeli, iyi bir baba, iyi bir lider, iyi bir pastör yapılması gerekeni yaparak örnek olur. Eğer kişi yanlış yapıyorsa hangi yüzle sizden onu takip etmesini bekleyebilir. Eğer ben yalan söylersem nasıl yalan söylemeyin diye vaaz ederim, eğer ben hizmet etmezsem nasıl olurda sizden hizmet beklerim, eğer ben ondalığımı sadık bir şekilde vermezsem nasıl sizin ondalık vermenizi beklerim. Nehemya'nın felsefeside bu; o sadece söylediğimi yapın demiyor fakat zenginlere öğüt verdiği gibi kendiside maddi ve buğday yardımı yapıyor. Ayrıca halka yük olmamak için kendisi için ayrılan paraya bile dokunmuyor. Benim yaptığımı yap diyor açıkça Nehemya. Ondan önceki valiler çalıp çırpmış ve onların uşakları bile halka yük olmuşlar. Her ne kadar aynı örnek olmasa bile günümüzde de güçlerini kullanıp devletin onlara vermiş olduğu gücü kötüye kullanan insanlar var, ve bunlar bir bir gün ışığına çıkıyor. Fakiri sömüren bir çok lider görüyoruz öyle değil mi? Fakat Nehemya bizi bunun ne kadar yanlış bir tutum olduğu konusunda uyarıyor. Nehemya kendine tarla bile satın almıyor, hiç bir şekilde çıkar sağlamak istemiyor Nehemya, tamamıyle vermeye odaklamış kendini. O zamanlarda bir Valinin yerine getirmesi gereken bazı misafirperverlik prensipleride vardı, görevi gereği bir çok kişiyi sofrasında ağırlaması gerekiyordu. Muhtemelen bir çok diplomatik misafir uğruyordu şehire ve bu insanları ağırlama görevi Valiye aitti. "Her akşam yaklaşık yüz elli kişi soframa otururdu" diyor Nehemya. Ne kadar büyük bir sofra bezi gerekir değil mi? Her akşam 150 kişiye yemek veriyor, kendi cebinden, işte bu kadar eli açık bir kişi. Yine de bütün bunlara rağmen diyor Nehemya "valilik bütçesine dokunmadım". Bütün bunları yapmasında ki amacı Tanrı korkusu ve halkın maddi sıkıntıları, Nehemya bu davranışı ile Rabbin gözünde doğru olanı yapmayı arzulamıştır ve bunun için Rabbe "beni iyilikle an ya Rab" diye seslenmiştir.
Bu son bölüme baktığımızda olaylar Nehemya'nın 12 yıl valilik yaptığı zaman diliminde gerçekleşiyormuş gibi görünebilir fakat aslında Nehemya bu bölümü yazarken bir an olsun olaya geniş bir çerçeveden bakmak istiyor. 6. bölümü çalıştığımızda göreceksiniz, halk hala duvarları inşa ediyor. Nehemya'nın yapmak istediği, kitabının bu kısmını maddi konulara -fakir, zengin, paranın kullanımı vs- ve finansal sorunlara değinip nasıl davranmamız gerektiğini açıklamak.
Sonuç:
Peki biz bu bölümden neler çıkartmalıyız? Finansal konular kiliselerde vaaz vermesi en zor olan konular oluyor. Fakat Kutsal Kitap net bir şekilde bu konulara değindiği için bizde kilise olarak bunu yapıyoruz ve yapacağız. Çünkü iyi bir inanlı olabilmek için Tanrı'nın bizden istediği şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Biz inanlı bireyler ve kilise olarak paramızı Tanrı'yı yüceltmek amaçlı kullanmalıyız. Tanrı'nın bizlere para vermekte ki amacı bizi bereketlemektir ve biz lütüfkar olan Tanrımızın bu davranışını hikmetli bir şekilde değerlendirmeliyiz, çünkü gerçekte para bizlere değil Tanrı'ya aittir. Bu bölümede baktığımızda kilise olarak birbirimizle olan maddi alış verişlerimizde çok daha dikkatli olmalı ve yaptığımız her bir davranışta Tanrı'nın parasını kullandığımızı ve Tanrı'nın çocukları ile iş yaptığımızı unutmamalıyız. Nehemya'nın yaptığı gibi fakir olan kardeşlerimizle olan maddi konularda daha dikkatli ve cömert olmalı ve bunu yaparken alçakgönüllü olmalıyız. Bir elimizin verdiğini diğeri görmemeli. Maddi konularda kimseyi kullanmamaya dikkat etmeliyiz. Daha da önemli bir konu, Kilisemizi maddi anlamda desteklemeye devam etmeliyiz. Kutsal Kitap net bir biçimde biriktirdiğimiz paradan bir kısmını Kilise hizmetinde kullanılmasını istiyor. Bu Eski Antlaşmada yüzde 10 olarak anlatılıyor, Yeni Antlaşmada ise yürekten geleni ver diyor, tabii aklında Eski Antlaşmadaki prensipte olsun. Tanrı tüm Kutsal Kitap'da sadece bir yerde beni sınayın diyor, o da ondalıklar konusunda.
Okuma: Malaki 3:6-10
Rabbin bize sağladığı para, iş, makam yine Rabbi yüceltmek için kullanılmalıdır. "Neden Kilise'ye para vermeliyim?" sorusu yerine, "bu ay ne kadar daha fazla verebilirim?" sorusunu sormalıyız.
Bu hafta bir kaç soru sorarak toplantımızı sonlandıracağım.
1- Başka insanları parası için kullanıyor musun? Tam bu sorular üzerinde düşünürken bir mesaj aldım, yıllardır görmediğim ve türkiye'ye geldikten sonra sadece bir kere gördüğüm bir kardeş, bana bir telefon mesajı gönderdi. Şöyle yazıyordu, "Merhaba Kerem, Nasılsın, yardıma ihtiyacım var 400-500 TL borc para lazım, buzdolabı, camasır makinası, bulaşık makinası, eşya taksidi için peşinat gerek, uygun musun?". 4-5 yıldır hiç görüşmediğim birisi bu kişi, telefonu mu nasıl bildiğini bile bilmiyorum. Ayrıca bu kişi borç alıp ödememekle ünlenmiş ve neredeyse hiç çalışmayan birisi. İnsanlar, kardeşlerimiz bile bizi kullanmak isteyeceklerdir. Başka insanları mevkileri, paraları, durumları için kullanmamalıyız, kendimizide kullandırtmamalıyız.
2- Paranı fakirler için kullanıyormusun? Sıkıntıda zor durumda olanı kayırıyor musun? Burada yine ayırım yapalım, kötü niyetli, sizi kullanmaya çalışan insanları bir kenara koyuyorum. İhtiyacı olandan bahsediyorum.
3- Paranı gerçekten Rabbin arzusuna uygun kullanıyor musun? Kilisene düzenli olarak bağış yapıyor musun? Kutsal Kitap çok ciddi bir şekilde Tanrı'dan çalmaktan bahsediyor. Tanrı'nın topluluğunun burada tapınabilmesi için, müjdenin duyurulabilmesi için, Tanrı sözünün vaaz edilebilmesi için Kilisemizi desteklemeye devam etmeliyiz.
4- Sen kime kulluk ediyorsun? Bir insan iki efendiye kulluk edemez, ya Tanrı'ya ya Para'ya. Senin için hangisi daha önemli.
Okuma: 1. Tim 6:10 Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.
*Bu bölümü okuduğumuzda hala bir kaç aydır Yeruşalim'deydi Nehemya, fakat verdiği valilik örneği aslında ileriki yıllara odaklanarak anlatılıyor, yani aslında Nehemya 5. bölüm Nehemya'nın Yeruşalim'de yaşadığı ilk iki ayı anlatmasına rağmen, Nehemya tüm valiliği boyunca (12 yıl)yaşadığı örneklere değiniyor.
Geçtiğimiz Haftalara Bakış: Üç haftalık aradan sonra tekrar Nehemya kitabına dönüyoruz. Tekrar bir hatırlayalım isterseniz, Nehemya Pers Kralının yanında çalışan bir görevli ve atalarının kenti Yeruşalim'in berbat durumu hakkında duyum alıyor ve Tanrı'nın da bereketiyle, ülkesine dönüp şehri onarmak ve halkın eski ferahına kavuşmasını sağlamak istiyor. Kralın yardımıyla gidiyor ve onarıma başlıyor, tüm halkta ona yardımcı olmaya çalışıyor, fakat yardım edenler kadar köstek olmak isteyenlerde var öyle değil mi? Nehemya ve halk inşa etmeye başladı, fakat insanlar kendi işlerini bırakıp duvarları inşa etmeye odaklanınca maddi bir problem ortaya çıktı.
Okuma: Nehemya 5:1-29
Neh 5:1 Bir süre sonra kadınlı erkekli halk Yahudi kardeşlerinden şiddetle yakınmaya başladı.
Neh 5:2 Bazıları, "Biz kalabalığız" diyordu, "Oğullarımız, kızlarımız çok. Yaşamak için buğdaya ihtiyacımız var."
Neh 5:3 Bazıları da, "Kıtlıkta buğday almak için tarlalarımızı, bağlarımızı, evlerimizi ipotek ediyoruz" diyordu.
Neh 5:4 Bazıları ise, "Krala vergi ödemek için tarlalarımızı, bağlarımızı karşılık gösterip borç para aldık" diyordu,
Neh 5:5 "Yahudi kardeşlerimizle aynı kanı taşımıyor muyuz? Bizim çocuklarımızın onlarınkinden ne farkı var? Oğullarımızı kızlarımızı köle olarak satmak zorunda kaldık. Kızlarımızdan bazıları cariye olarak satıldı bile. Çaresiz kaldık. Çünkü tarlalarımız, bağlarımız başkalarının elinde."
Neh 5:6 Onların bu dertlerini, yakınmalarını duyunca çok öfkelendim.
Neh 5:7 Düşününce soylularla yetkilileri suçlu buldum. Onlara, "Kardeşlerinizden faiz alıyorsunuz!" dedim. Onlara karşı herkesi bir araya topladım. Sonra şöyle dedim:
Neh 5:8 "Biz yabancılara satılan Yahudi kardeşlerimizi elimizden geldiğince geri almaya çalışırken siz kardeşlerinizi satıyorsunuz. Yine bize satılsınlar diye mi?" Sustular, söyleyecek söz bulamadılar.
Neh 5:9 Sonra, "Yaptığınız doğru değil" dedim, "Düşmanlarımız olan öteki ulusların aşağılamalarından kaçınmak için Tanrı korkusuyla yaşamanız gerekmez mi?
Neh 5:10 Kardeşlerim, adamlarım ve ben ödünç olarak halka para ve buğday veriyoruz. Lütfen faiz almaktan vazgeçelim!
Neh 5:11 Tarlalarını, bağlarını, zeytinliklerini, evlerini onlara hemen geri verin. Bir de faiz olarak aldığınız gümüşün, buğdayın, yeni şarabın, zeytinyağının yüzde birini verin."
Neh 5:12 "Veririz" dediler, "Artık onlardan hiçbir şey istemeyeceğiz. Ne diyorsan öyle yapacağız." Kâhinleri çağırdım ve yetkililere kâhinlerin önünde verdikleri sözü tutacaklarına ilişkin ant içirdim.
Neh 5:13 Sonra eteğimi silktim ve dedim ki, "Kim verdiği sözü tutmazsa, Tanrı da onu böyle silksin; malını mülkünü elinden alsın; tamtakır bıraksın." Herkes buna, "Amin" dedi ve RAB'be övgüler sundu. Ve sözlerini tuttular.
Neh 5:14 Yahuda'da valilik yaptığım on iki yıl boyunca, ilk atandığım günden son güne kadar, Artahşasta'nın krallığının yirminci yılından otuz ikinci yılına dek, ne ben, ne kardeşlerim valiliğe ayrılan yiyecek bütçesine dokunmadık.
Neh 5:15 Benden önce görev yapan valiler halka yük oldular. Onlardan kırk şekel gümüşün yanısıra yiyecek ve şarap da aldılar. Uşakları bile halkı ezdi. Ama ben Tanrı'dan korktuğum için böyle davranmadım.
Neh 5:16 Surların onarımını sürdürdüm. Adamlarımın hepsi işin başında durdu. Bir tarla bile satın almadık.
Neh 5:17 Çevremizdeki uluslardan bize gelenlerin dışında Yahudiler'den ve yetkililerden yüz elli kişi soframa otururdu.
Neh 5:18 Benim için her gün bir boğa, altı seçme koyun, tavuklar kesilir, on günde bir de her türden bolca şarap hazırlanırdı. Bütün bunlara karşın valiliğin yiyecek bütçesine dokunmadım. Çünkü halk ağır yük altındaydı.
Neh 5:19 Ey Tanrım, bu halk uğruna yaptıklarım için beni iyilikle an.
Problem - Maddi Kriz:
Halk maddi bir krizim ortasında ve büyük bir sıkıntı çekiyorlar. Tarımla uğraşan bu bölge insanı, elinde neyi var neyi yoksa satmış durumda. Artık maddi anlamda geçinemiyorlar, evlerine temel yiyecekleri olan buğdayı bile sokamıyorlar. Buğday ile un dolayısıyla ekmek yapabiliyorlar, böylece aile karınlarını doyurabiliryorlar, buğdayın kalan kısmından yapılan saman balyası ile et, süt, yağ, yumurta veren hayvaları doyabiliyor. Buğday yaşam demek bu insanlar için. Kıtlık zamanında buğday alabilmek için tarlalarını ipotek ettiriyorlar, borç aldıklarında ve ödeyemediklerinde öncelikle yaşam kaynakları olan tarlalarını, bağlarını kaybediyorlar. İnsanlar o günde, bugün olduğu gibi işlerini sürdürebilmek için borçlara giriyorlar. Ayrıca tabii ki birde vergiler var, her ne kadar Kral Yeruşalim'in inşasına karşı çıkmamış olsa bile, adam vergisini almaya devam etti. Öyle görünüyor ki bu vergilerde çok hafif değildi, çünkü vergilerini ödemek için bile zengin Yahudilerden borç almaya başladılar. Hatta borçlar arttıkça arttı çünkü bu zengin Yahudiler -güya kardeşlerimiz- fakirlerden faiz daha almaya başladı. Bu kardeş dedikleri zenginler sadece yasaya karşı gelip faiz almıyorlar ama aynı zamanda kendi soyundan olan kardeşleri köleleştiriyorlar. Sanırım çok yabancı olmayan kavramlardan bahsediyoruz, ekonomik kriz, faiz, borç, ipotek, insanların bu borçlar yüzünden ceza evlerine düşmesi. Çevrenizde kaç kişi tanıyorsunuz Kredi kartına borcu olan ve o borcu ödemek için öbür karttan çeken, hatta onda ki borcu ödemek için diğerinden çeken. Evine gelen tüm Kredi Kartı formlarını dolduran ve sonunda 50 tane kredi kartında borcu olan. Ne kadar çok kişi var öyle değil mi?
Aslında bu konuyu Pastor Matt verse daha uygun olurdu çünkü o ekonomik konuları çok seviyor ve bu konuda çok bilgili, böyle konularda ki sorularınızı Pastor Matt'e sorabilirsiniz.
Kölelik:
Hatta sıkıntılar öyle artıyor ki bu yüzden çocuklarını dahi köle olarak satmak zorunda kaldılar. Yani kıtlık bu kadar kötü bir noktada. Tabii kölelik yanlış anlaşılmasın, aklınıza kırbaçlanan Afrika kökenli insanlar gelmesin hemen, o zamanlarda ki köleler, daha çok zorunlu bir işçi gibi çalıştırılırdı ve ailenin borçları bitince ya da Musa'nın yasasına göre 6 yıl sonunda eğer isterlerse serbest kalırlardı ki bu da Rabbimizin ne kadar merhametli olduğunu gözteriyor. Herkese yeni bir şans veriyor. Bu uzun çalışma süresinden sonra kölelerin bazıları serbest kalmayı bile seçmezlerdi, çünkü iyi bir efendin varsa, düzgün bir günlük harçlığın, kalacak yerin, yiyeceğim yemekler olurdu. Fakat bu durumda aileler çocuklarını işçi olarak veriyorlar. Durum tamamıyla kabul edilemez bir noktada. Tabii ki kültürel olarak bunu bugün anlamamız çok daha zor olabilir, fakat o kültürde kabul edilebilir bir durumdu. Unutmayalım bu insanlar fakir fakat fakirlikleri har vurup harman savurmaktan kaynaklanmıyor, bu insanlar Rabbin işlerine o kadar odaklanmışlar ki bu yüzden kendi maddi konularına bakamamışlar. Düşün aramızdan bir kişinin diğerine borcu var ve malesef zaman geçince ödemiyor ve en sonunda öyle bir noktaya geliyor ki borcuna karşılık oğlunu 6 ay için diğer kardeşin evine çalışmaya veriyor. Ne büyük utanç, ne büyük iğrençlik. Nasıl olurda kardeşler birbirine çocuklarını satabilirler para için. Biz Kilise olarak bu maddi konulara çok dikkat etmeliyiz kardeşlerim, unutmayalım bize sağlanan gündelik para kendimize ait değil fakat Tanrı'ya ait. Bunun için birbirimizle olan maddi ilişkilerimizde dürüst olmalıyız ve birbirimize karşı doğruluk arzusu ile donanmalıyız.
Nehemya Tanrısal Yolu Öğütlüyor:
Nehemya'nın duruma çok öfkelendiğini görüyoruz. Bu konu üzerinde düşünüyor taşınıyor ve bu zengin Yahudileri suçlu buluyor. Tüm bu olan olayları bu zenginlerin önüne döküyor, ne var ne yoksa anlatıyor. Öncelikle faiz konusuna değiniyor, birbirimizden çıkar sağlamanın doğru olmadığını söylüyor. Elbetteki alış veriş yaptığında maddi anlamda kar edeceksin ancak bunun ahlaki bir sınırı var. Fakat durup dururken paranın faize binmesi ahlaki açıdan kabul görmüyor yasaya göre, (Çık 22:25) ama yinede zengin heryerde zenginliğini gösteriyor ve parasına para katmak istiyor. Bu yüzden Nehemya büyük bir grup insan topluyor ve onların önünde bu zenginleri sıkıştırmaya başlıyor. Fakir halk zorunda olarak çocuklarını diğer halklara kölelik için vermişlerdi, bu zaman diliminde Nehemya bu kölelerin bazılarını kurtarmıştı fakat kurtulan bu gençler tekrar köle olarak kendi halkından zenginlere satılıyordu. İnanabiliyor musunuz ilk önce Hristiyan olmayan bir kişi tarafından çocuğunuz -sizin borcunuz yüzünden- sürekli çalıştırılacak ve tam onu kurtardım diyeceksiniz ki, sizin kilisenizden başka bir kardeşe olan borçunuzdan dolayı o alacak oğlunuzu. Ne büyük bir utanç öyle değil mi? Ne diyor zaten Nehemya "öteki ulusların aşağılamalarında kaçınmanız için Tanrı korkusuyla yaşamanız gerekmez mi?" Neden aşağılıyacak ki bu insanlar, çünkü İsrail'in nasıl bir yaşam stili olduğunu biliyorlar, fakat örnekler o kadar kötü ki bu insanlar ahlaki anlamda İsrail halkını bile aşağılıyor. Nehemya "yaptığınız şey doğru değil" diyor, "doğru değil". Bu bizler için de bugün geçerli, eğer kardeşlerimiz zor durumdayken onları kullanıyorsak yada yardım etmiyorsak, o zaman "yaptığımız şey doğru değil". Biz halk olarak hatalardan ders almayan bir milletiz, yaptığımız şey doğru olmasada yapmaya devam ediyoruz. Aynı şey çocuklarımız için de geçerli, onları disiplinli bir şekilde yönlendirmiyoruz. Eğer kötü birşey yapıyorsa, bir kenara çekip ona öğretmeliyiz "yaptığın şey doğru değil". Tanrı korkusuyla yaşamamız gerekiyor, hatalarımızdan ders almamız. Nehemya size ait olmayan şeyleri sahiplerine geri verin diyor zenginlere. Onlar için bir program hazırlıyor ve durumu en uygun şekilde çözmeye çalışıyor. Ben, kardeşlerin ve adamlarım ödünç olarak para ve buğday veriyoruz, böylece halk kendini biraz olsun toparlayabilecek, sizde onların tarlalarını, bağlarını, zeytinliklerini, evlerini geri verin, sonra almış olduğunuz faizin yüzde birini geri verin. Böylece fakir kardeşlerimizde biraz olsun toparlanıp tekrar kendi hayatlarına dönebilecek. Öyle bir kaos var ki, Nehemya'nın düşmanları olan Sanbalat ve yandaşları ortada yok. Çünkü şeytan böyle çalışıyor zaman zaman, zaten birbirlerine girmişler diyip kendisi zorluk vermiyor bile. Yapmak istediği şeyde başarılı olmuş. Fakat ortada bir tartışma yok, Nehemya bu zenginleri azarlıyor. Zenginlerin diyebilecek hiç birşeyleri yok. Sustular söyleyecek söz bulamadılar diyor ayetler.
Zenginler Tövbe Ediyor:
Zenginler Nehemya'yı dinledikten sonra haklı olduğuna karar veriyorlar ve "ne gerekiyorsa yapacağız, bundan sonrada senin arzun neyse öyle hareket edeceğiz" diyorlar. Birden suçlarının farkına varıyorlar ve bunu kabul ediyorlar. Kötü bir iş yaptın ve kendini kötü mü hissediyorsun, o zaman bu çok iyi, aynı bu zenginlerde olduğu gibi, bu sayede tövbe ettiler. Eğer kötü birşey yaptıysan ve bu kötü sonuçlar doğurduysa ve kendini iyi hissediyorsan işte o zaman problem var. Adamın birini bıçakladın, ondan sonrada tekmelemeye başladın ve "aa kendimi çok iyi hissediyorum" diyosun. İşte o zaman problem var, bence doktor tedavisine ihtiyacın var.
Nehemya, Kahinleri ve yetkilileri getirip onların önlerinde de verdikleri sözü tekrarlamalarını söylüyor, herhalde Tanrı'yı karşılarına aldıklarını fark etmişlerdir bu insanlar. Hatta ant içtikten sonra dahi onların gözünü korkutuyor Nehemya, özellikle antlaşmadan sonra zaman zaman antlaşmaya uymayan taraf için bir lanet olurdu. Bunu eski antlaşmada bir kaç yerde görüyoruz, yani Tanrı'nın yasasına göre yapılan bu antlaşmaya uymayan dahada zor bir durumda olsun diye, tabii ki amaç kardeşin daha zor duruma düşmesi değil fakat yapılan antlaşmaya sadık kalabilmek için koyulmuş bir korku kuralı gibiydi. Böylece Tanrı'nın gözünün önünde yapılan bu antlaşma asla kırılmazdı. Bunun için Nehemya, giyisisinin eteklerini silkerek "verilen bu sözü tutmayan olursa, Tanrı'da onu böyle silksin ve elinde ne var ne yoksa alsın" diyor. (Yer 34:8-22) Tabii ki herkes buna amin diyor çünkü bıkmış durumdalar zenginlerin bu baskılarından ve Tanrı tanımaz hayatlarından. Ve Nehemya bu zenginlerin sözlerini tuttuklarını söylüyor.
Nehemya Örneği:
Nehemya kendi hakkında örnekler vererek devam ediyor bölüme. Öncelikle Nehemya birinci bölümden bahsettiğimizde Nehemya'nın baş-garson olduğunu söylemiştik, ve Pers Kralı Artahşasta'nın izini ilke Yeruşalim'e gitmiş ve inşaya başlamıştı. Fakat bu ayetlere baktığımızda Nehemya'nın Vali olduğunu görüyoruz. Öyle görünüyor ki Nehemya'nın anlatmadığı zaman dilimi içerisinde Vali olarak göreve gelmiş. Yahuda bölgesinde yaklaşık 12 yıl boyunca Valilik yapmış*. Hatta Valilik yaptığı zaman boyunca, valiliğe ayrılan bütçeye dokunmadığını öğreniyoruz. Muhtemelen maddi anlamda refahta Nehemya, yinede ne olursa olsun hakkı olan bir parayı ve yiyecekleri bile almak istemiyor.
Yaptığımı değil söylediğimi yapın felsefesi yanlıştır. Hiç bir aile babası, lider, pastör bu şekilde insanların onu takip etmesini beklememeli, iyi bir baba, iyi bir lider, iyi bir pastör yapılması gerekeni yaparak örnek olur. Eğer kişi yanlış yapıyorsa hangi yüzle sizden onu takip etmesini bekleyebilir. Eğer ben yalan söylersem nasıl yalan söylemeyin diye vaaz ederim, eğer ben hizmet etmezsem nasıl olurda sizden hizmet beklerim, eğer ben ondalığımı sadık bir şekilde vermezsem nasıl sizin ondalık vermenizi beklerim. Nehemya'nın felsefeside bu; o sadece söylediğimi yapın demiyor fakat zenginlere öğüt verdiği gibi kendiside maddi ve buğday yardımı yapıyor. Ayrıca halka yük olmamak için kendisi için ayrılan paraya bile dokunmuyor. Benim yaptığımı yap diyor açıkça Nehemya. Ondan önceki valiler çalıp çırpmış ve onların uşakları bile halka yük olmuşlar. Her ne kadar aynı örnek olmasa bile günümüzde de güçlerini kullanıp devletin onlara vermiş olduğu gücü kötüye kullanan insanlar var, ve bunlar bir bir gün ışığına çıkıyor. Fakiri sömüren bir çok lider görüyoruz öyle değil mi? Fakat Nehemya bizi bunun ne kadar yanlış bir tutum olduğu konusunda uyarıyor. Nehemya kendine tarla bile satın almıyor, hiç bir şekilde çıkar sağlamak istemiyor Nehemya, tamamıyle vermeye odaklamış kendini. O zamanlarda bir Valinin yerine getirmesi gereken bazı misafirperverlik prensipleride vardı, görevi gereği bir çok kişiyi sofrasında ağırlaması gerekiyordu. Muhtemelen bir çok diplomatik misafir uğruyordu şehire ve bu insanları ağırlama görevi Valiye aitti. "Her akşam yaklaşık yüz elli kişi soframa otururdu" diyor Nehemya. Ne kadar büyük bir sofra bezi gerekir değil mi? Her akşam 150 kişiye yemek veriyor, kendi cebinden, işte bu kadar eli açık bir kişi. Yine de bütün bunlara rağmen diyor Nehemya "valilik bütçesine dokunmadım". Bütün bunları yapmasında ki amacı Tanrı korkusu ve halkın maddi sıkıntıları, Nehemya bu davranışı ile Rabbin gözünde doğru olanı yapmayı arzulamıştır ve bunun için Rabbe "beni iyilikle an ya Rab" diye seslenmiştir.
Bu son bölüme baktığımızda olaylar Nehemya'nın 12 yıl valilik yaptığı zaman diliminde gerçekleşiyormuş gibi görünebilir fakat aslında Nehemya bu bölümü yazarken bir an olsun olaya geniş bir çerçeveden bakmak istiyor. 6. bölümü çalıştığımızda göreceksiniz, halk hala duvarları inşa ediyor. Nehemya'nın yapmak istediği, kitabının bu kısmını maddi konulara -fakir, zengin, paranın kullanımı vs- ve finansal sorunlara değinip nasıl davranmamız gerektiğini açıklamak.
Sonuç:
Peki biz bu bölümden neler çıkartmalıyız? Finansal konular kiliselerde vaaz vermesi en zor olan konular oluyor. Fakat Kutsal Kitap net bir şekilde bu konulara değindiği için bizde kilise olarak bunu yapıyoruz ve yapacağız. Çünkü iyi bir inanlı olabilmek için Tanrı'nın bizden istediği şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Biz inanlı bireyler ve kilise olarak paramızı Tanrı'yı yüceltmek amaçlı kullanmalıyız. Tanrı'nın bizlere para vermekte ki amacı bizi bereketlemektir ve biz lütüfkar olan Tanrımızın bu davranışını hikmetli bir şekilde değerlendirmeliyiz, çünkü gerçekte para bizlere değil Tanrı'ya aittir. Bu bölümede baktığımızda kilise olarak birbirimizle olan maddi alış verişlerimizde çok daha dikkatli olmalı ve yaptığımız her bir davranışta Tanrı'nın parasını kullandığımızı ve Tanrı'nın çocukları ile iş yaptığımızı unutmamalıyız. Nehemya'nın yaptığı gibi fakir olan kardeşlerimizle olan maddi konularda daha dikkatli ve cömert olmalı ve bunu yaparken alçakgönüllü olmalıyız. Bir elimizin verdiğini diğeri görmemeli. Maddi konularda kimseyi kullanmamaya dikkat etmeliyiz. Daha da önemli bir konu, Kilisemizi maddi anlamda desteklemeye devam etmeliyiz. Kutsal Kitap net bir biçimde biriktirdiğimiz paradan bir kısmını Kilise hizmetinde kullanılmasını istiyor. Bu Eski Antlaşmada yüzde 10 olarak anlatılıyor, Yeni Antlaşmada ise yürekten geleni ver diyor, tabii aklında Eski Antlaşmadaki prensipte olsun. Tanrı tüm Kutsal Kitap'da sadece bir yerde beni sınayın diyor, o da ondalıklar konusunda.
Okuma: Malaki 3:6-10
Rabbin bize sağladığı para, iş, makam yine Rabbi yüceltmek için kullanılmalıdır. "Neden Kilise'ye para vermeliyim?" sorusu yerine, "bu ay ne kadar daha fazla verebilirim?" sorusunu sormalıyız.
Bu hafta bir kaç soru sorarak toplantımızı sonlandıracağım.
1- Başka insanları parası için kullanıyor musun? Tam bu sorular üzerinde düşünürken bir mesaj aldım, yıllardır görmediğim ve türkiye'ye geldikten sonra sadece bir kere gördüğüm bir kardeş, bana bir telefon mesajı gönderdi. Şöyle yazıyordu, "Merhaba Kerem, Nasılsın, yardıma ihtiyacım var 400-500 TL borc para lazım, buzdolabı, camasır makinası, bulaşık makinası, eşya taksidi için peşinat gerek, uygun musun?". 4-5 yıldır hiç görüşmediğim birisi bu kişi, telefonu mu nasıl bildiğini bile bilmiyorum. Ayrıca bu kişi borç alıp ödememekle ünlenmiş ve neredeyse hiç çalışmayan birisi. İnsanlar, kardeşlerimiz bile bizi kullanmak isteyeceklerdir. Başka insanları mevkileri, paraları, durumları için kullanmamalıyız, kendimizide kullandırtmamalıyız.
2- Paranı fakirler için kullanıyormusun? Sıkıntıda zor durumda olanı kayırıyor musun? Burada yine ayırım yapalım, kötü niyetli, sizi kullanmaya çalışan insanları bir kenara koyuyorum. İhtiyacı olandan bahsediyorum.
3- Paranı gerçekten Rabbin arzusuna uygun kullanıyor musun? Kilisene düzenli olarak bağış yapıyor musun? Kutsal Kitap çok ciddi bir şekilde Tanrı'dan çalmaktan bahsediyor. Tanrı'nın topluluğunun burada tapınabilmesi için, müjdenin duyurulabilmesi için, Tanrı sözünün vaaz edilebilmesi için Kilisemizi desteklemeye devam etmeliyiz.
4- Sen kime kulluk ediyorsun? Bir insan iki efendiye kulluk edemez, ya Tanrı'ya ya Para'ya. Senin için hangisi daha önemli.
Okuma: 1. Tim 6:10 Çünkü her türlü kötülüğün bir kökü de para sevgisidir. Kimileri zengin olma hevesiyle imandan saptılar, kendi kendilerine çok acı çektirdiler.
*Bu bölümü okuduğumuzda hala bir kaç aydır Yeruşalim'deydi Nehemya, fakat verdiği valilik örneği aslında ileriki yıllara odaklanarak anlatılıyor, yani aslında Nehemya 5. bölüm Nehemya'nın Yeruşalim'de yaşadığı ilk iki ayı anlatmasına rağmen, Nehemya tüm valiliği boyunca (12 yıl)yaşadığı örneklere değiniyor.